Gülelim biraz!

Hayrettin Atak

Akademisyen olmadan rektörlük seçimleri hakkında yorum yaptığım için bütün akademisyenlerden, hiç hakim karşısına çıkmadan Baro seçimleri hakkında düşüncelerimi söylediğim için bütün avukatlardan, hayatta birkaç sığır görmüş olmama rağmen hiç sığır yetiştirmeden Sığır yetiştiricileri birliğinin haberine yer verdiğim içinde tüm yetiştiricilerden özür diliyorum… Yeri gelmişken; hayatımda hiç sema yapmadığım halde törenlerin sönüklüğünden bahsettiğim içinde Konya’dan özür diliyorum… Gazeteciler Cemiyeti dışında hiçbir şekilde “kutsal oy müessesine” müdahil olmayacağım hatta ve hatta kamuoyu oluşturmaya çalışmayacağım… 

Aslında böyle bir gazetecilik yemini olmalı… Doktorların, avukatlardan eksiğimiz ne bizim…  

Şaka, şaka… ! Ciddiye alıp cevap vermeyin…  

Sema demişken, önemli bir adım atıldı dün; Şeb-i Arus törenleri artık sadece Mevlana’yı anma olarak değil “anma ve anlama törenleri” olarak anılması için… Yani önümüzdeki sene kandil uyandırılırken muhtemelen “Niyet ettim Mevlana’yı anmaya ve anlamaya” denilerek yeni bir giriş yapılacak…

Benim anladığım bu… Yoksa Mevlana’yı anladığımız gün törenler bu haliyle asla yapılamaz kanaatindeyim…  

Fark ettim ki, konuşmasına ‘Konya’ sözüyle başlayanlar, ikiye ayrılıyor şu hayatta… Konya adını kirletmeye çalışanlar ve Konya adını temizlemeye çalışanlar… Stat üzerinden Konya’yı linç etmeye çalışanlar, ‘Konya’da deniz yok sıkılıyorum ben’ diyenler , atomu ilk defa parçalamış bilim adamı sevinciyle her seferinde “En fazla içki Konya’da tüketiliyormuş” diyenler birinci grup için en iyi örnekler… ‘Konya sanayi tarım, spor, milenyum ve uzay şehridir’ diyenler, en fazla bakliyat Konya’da üretilir diyenlerle ‘Konya ultra muhafazakar bir kent’tir’ diyenler de ikinci grup…

Bu iki gruba ilave olarak birde yeni yeni “buluttan nem kapanlar” grubu zuhur etti. K harfiyle başlayan her kelimede bile Konya’yı savunmaya kalkanlar yani…    ‘Konya ayıp etti özür dilesin’  dediklerinde ya da ‘Yüksek Otel fiyatları söz konusu olduğunda’ hemen ‘olmaz öyle şey’ diye ortaya çıkanlar yani… Ortada savunacak bir şey olmamasına rağmen Konya’yı canla başla düşmana karşı korumak iyi mi kötü mü bende bilemedim…?

…   

Yeni Türkiye inşa etmek lafla olmaz demeyeceğim, çünkü lafla başlar… Tıpkı Osmanlı’nın son zamanları, Türkiye Cumhuriyetinin ilk zamanlarındaki gibi… Hafızamızı yeniden kazanmak uğruna kelimelerimize ve dilimize sahiplenmekle yani… Cumhurbaşkanı’nın uğraşı takdire şayan… Artık buna Erdoğan’ın peşinden gidenlerde ayak uydurmalı…

Kampüs yerine Külliye denilerek başlanabilir mesela…

Hüsnü Bozkurt’un bir mesajı düştü, Mevlid kandili günü; “Şehit Kubilay’ı anma mesajı”

Kimsenin hassasiyetini ölçme ve değerlendirme durumunda değiliz belki ama ‘CHP neden iktidar olamıyor’ sorusunun en güzel yanıtı bence bu…  Bozkurt’u, CHP içinde halka en yakın isimlerden biri olarak gördüm hep…

En yakını böyleyse en uzağını siz düşünün artık…

…   

Küresel ısınmadan, Mevsim karmaşasından ve yağmayan kar’dan belediyeler ve diğer kurumlar da  nasibini aldı. Neredeyse Aralık ayını bitirdik, ama belediyeler hala “Kışa hazırız” diye haber atıyor… Hatta bugün ‘kışa hazırlık hatırlatması’ diye başlık bile gördüm…

Biyolojik takvimimiz de şaştı…   

Sosyal medyadan nefret ediyorum… Ne kadar kötü bir dünyada yaşadığımızı gösterdiği için… Görmesek ne güzel yaşayıp gidiyoruz… Dayak yiyen öldürülen çocuklardan, işkence yapılan hayvanlara kadar… İnsan kalbi ve vicdanıyla bu kadar da oynanmaz ki…

Bir şey daha fark ettim; espri yeteneğim yok benim…