Merak ederdim hayatı romanlaştırılanlar ya da filme alınanlar, o romanı veya filmi okurken, ne düşünürler, nasıl bir duyguya kapılırlar diye. Şu an elimde kendi hayatımın önemli bir kesiminin anlatıldığı, Yakup Çak’ın Ukdem romanı var. İlk sayfasından başlayarak uzun bir yolculuğa çıktım zamanda. Çocukluğumdan başlayan ve gençliğimin o delice geçen yılları… Tıpkı romanda olduğu gibi sahne sahne gözümün önünde canlandı. İlk acım, ilk aşkım, ilk sevincim ve ayrı ayrı iki zincir gibi uzanıp gelen dertlerim ve mutluluklarım. Biri kara bir bulut gibi göğümü karartırken, biri bahar gibi bahçemi yeşerten iki başka duygu pınarı.
Umutlarım, hayallerim ve pişmanlıklarım, sayfa sayfa 80’li 90’lı yılların o henüz masumiyetin dünyamızda bozulmamış hali. Doğup büyüdüğüm mahallenin betonların altında kalmadan önceki tozlu topraklı ama mutlu yüzlerin gülümsediği kartpostal görünümü. İlk kıvılcımlar, ilk kıpırtılar kalbimde… ilk aşk, ilk şiir, ilk gönül sızısı… Hülyalı bakışlar, radyolu, teypli, kasetli türkünün, Türk sanat müziğinin ve de arabeskin canlı canlı aramızda dolaştığı düşten yapraklı takvimlerin seneleri. O gün o hayatı yaşarken hissettiğim duyguları bugünkü kalbim ne yaşayabilir ne de kaldırabilir. Güzel dostlar, harika sohbetler, masalsı günler, sonu ayrılıklarla biten sevda serüvenleri. Hepsi birer hatıra iken bende, şimdi bir romanın sayfalarında her okuyanla yeniden yaşanacak belki de…
Hani derler ya hayatımı anlatsam roman olur, işte ben anlattım roman oldu.
Buraya kadar romanın kişisel duygularına yer verdim; bundan sonrası bu roman niye yazıldı, insanlara mesajı ne? Kısmına geçmek istiyorum. Romanda ilk göze çarpan engelli bir adam ve onun yaşadığı hayatın tanıklığı oluyor. Sonra bir başka zaman vurgusu; milenyum öncesi, eski mahalle yaşantısı ve alışverişin yön değiştirmeden önceki bakkal kültürü. Bir de o günkü aşkların masumiyeti ve çizgiyi aşma korkusuyla yaşanması. Bakışlar, konuşmalar, çekingenlikler, korkular ve teni karıştırmadan, kalplerde yaşanan tarifsiz ve de bugüne anlatılması zor aşk halleri.
Başlangıcı güzel, sonu ayrılık olan; umutları hayalleri sınırsız ama haddini de bilen; tutmadan dokunmadan, kirletmeden çirkinleştirmeden yaşanan büyük bir aşk. İmkansızlığı kadar geniş bir zamana yayılan, iki ayrı ömrü kapsayan; ne yaşanırsa yaşansın varlığı bu iki yürekte her zaman muhafaza eden bir aşk.
Ben kendi hayatımın romanını bu duygu ve düşüncelerle okudum. Ancak önemli olan siz okurların duygu ve düşünceleridir. Bakalım sizler okurken neler hissedeceksiniz?
UKDEM / YAKUP ÇAK / SKY YAYINLARI
Sevgiyle kalın.