Çok sıcak bir yazı geride bıraktık ve eylüle kendimizi attık. Yavaş yavaş düştü sıcağın nabzı, hafiften yağmurlar, serin geceler ve serin sabahlar kapımızdan penceremizden sokuldu tenimize, gönlümüze. Göçmen kuşlar çekildi göğümüzden, tatilciler evlerine döndü ve okullar yeniden ders başı yaptılar.
Ve şairlerin gönlündeki ağaçların yaprakları hüzün sarısına dönüşerek, titrek birer his yıldızı olup kaymaya başladı. Sonbahar, gerçek anlamda bulutlu, sisli ve de nemli birer duygu yumağıdır her şairin gönlünde. Yaşanmışlıklar sarı sayfalarda göz kırpmaya durur bu mevsimde. Defterlerin arasında kurumuş çiçekler, sevgiliden gelen bir fotoğraf, bir şiir, bir güzel söz; sanki şimdi yaşanıyormuş gibi taze, hiç yaşanmamış gibi düşe dönüşüvermiştir ellerinde. Aşkın aniliği, dünyanın faniliği ve içlerde seken bir serçe gibi yerinde duramayan bir gönül…
Hazan, güz, sonbahar… adına ne dersek diyelim karşımıza sarı yaprakları, kuru dalları ve soğumakta olan sokakları getirip döküverir. Kısalan günler, azalan ömrümüze teşbihtir artık. Bitmekte olana dertlenirken daha hayatta olmanın tesellisi tatlı bir hüznü içimize boşaltıverir hazan, güz, sonbahar.
Tohumlar toprağın bağrında gününü beklemeye durur, kırlardaki evcil hayvanlar yavaştan ağıllara, ahırlara çekilir, kuşlar tenha bir gökten yaprak döken dallara konar bir bir. Hayatı tekdüzelikten kurtaran mevsimlerden biridir hazan. Hareketi değil dinlenmeyi, hızı değil itidali, gereksiz büyümeyi değil budanmayı getirip insan oğlunun gündemine bırakıverir. O aslında çok yürüdük ruhlarımız ardımızda kaldı, biraz oturup bekleyelim diyen kızıl-derilidir.
Sonrası kış, sonrası kar ve evlerimizin sıcaklığı…
HAZANIN DİLİNDEN
Bir yaz daha gitti
Leyleklerin kanadında
Gün gün eriyor ömrümüz
Yapraklar sararsa da dallarda
Yemyeşil duruyor gönlümüz
Belki biraz hüzzam
Belki biraz gam kapıdaki
Yine de gönül şerh düşüyor
Hayat kor gibi kalbimizde
Yalnız geceler üşüyor
Erkenci akşamlardan
Kızıl renkler deriyor zaman
Ve içimizde bağlar bozuluyor
Yazın yeşiller dönerken sarıya
Bambaşka bir kader yazılıyor
Sevdamız tohum olup düşüyor
Daha demin bir mevsimi uğurlayan
Şu dili kilitli ketum toprağa
Kalplerden habersiz papatyalar
Saklamışlar muştuyu son yaprağa
Şimdi bir umut var
Sadık serçelerin gözlerinde
Solo türküler söylüyorlar dallara
Doymamış sevmeye sevilmeye
Asmışız aşkı geçmiş yıllara
Sevgiyle kalın.