Hazan, güz, sonbahar…

Hasan Ukdem

Çok sıcak bir yazı geride bıraktık ve eylüle kendimizi attık. Yavaş yavaş düştü sıcağın nabzı, hafiften yağmurlar, serin geceler ve serin sabahlar kapımızdan penceremizden sokuldu tenimize, gönlümüze. Göçmen kuşlar çekildi göğümüzden, tatilciler evlerine döndü ve okullar yeniden ders başı yaptılar.

Ve şairlerin gönlündeki ağaçların yaprakları hüzün sarısına dönüşerek, titrek birer his yıldızı olup kaymaya başladı. Sonbahar, gerçek anlamda bulutlu, sisli ve de nemli birer duygu yumağıdır her şairin gönlünde. Yaşanmışlıklar sarı sayfalarda göz kırpmaya durur bu mevsimde. Defterlerin arasında kurumuş çiçekler, sevgiliden gelen bir fotoğraf, bir şiir, bir güzel söz; sanki şimdi yaşanıyormuş gibi taze, hiç yaşanmamış gibi düşe dönüşüvermiştir ellerinde. Aşkın aniliği, dünyanın faniliği ve içlerde seken bir serçe gibi yerinde duramayan bir gönül…

Hazan, güz, sonbahar… adına ne dersek diyelim karşımıza sarı yaprakları, kuru dalları ve soğumakta olan sokakları getirip döküverir. Kısalan günler, azalan ömrümüze teşbihtir artık. Bitmekte olana dertlenirken daha hayatta olmanın tesellisi tatlı bir hüznü içimize boşaltıverir hazan, güz, sonbahar.

Tohumlar toprağın bağrında gününü beklemeye durur, kırlardaki evcil hayvanlar yavaştan ağıllara, ahırlara çekilir, kuşlar tenha bir gökten yaprak döken dallara konar bir bir. Hayatı tekdüzelikten kurtaran mevsimlerden biridir hazan. Hareketi değil dinlenmeyi, hızı değil itidali, gereksiz büyümeyi değil budanmayı getirip insan oğlunun gündemine bırakıverir. O aslında çok yürüdük ruhlarımız ardımızda kaldı, biraz oturup bekleyelim diyen kızıl-derilidir.

Sonrası kış, sonrası kar ve evlerimizin sıcaklığı…

HAZANIN DİLİNDEN

Bir yaz daha gitti

Leyleklerin kanadında

Gün gün eriyor ömrümüz

Yapraklar sararsa da dallarda

Yemyeşil duruyor gönlümüz

Belki biraz hüzzam

Belki biraz gam kapıdaki

Yine de gönül şerh düşüyor

Hayat kor gibi kalbimizde

Yalnız geceler üşüyor

Erkenci akşamlardan

Kızıl renkler deriyor zaman

Ve içimizde bağlar bozuluyor

Yazın yeşiller dönerken sarıya

Bambaşka bir kader yazılıyor

Sevdamız tohum olup düşüyor

Daha demin bir mevsimi uğurlayan

Şu dili kilitli ketum toprağa

Kalplerden habersiz papatyalar

Saklamışlar muştuyu son yaprağa

Şimdi bir umut var

Sadık serçelerin gözlerinde

Solo türküler söylüyorlar dallara

Doymamış sevmeye sevilmeye

Asmışız aşkı geçmiş yıllara

Sevgiyle kalın.