HESABI KİM ÖDEYECEK?

Prof. Dr. Önder Kutlu

Kırk gün önce yapılan görevlendirmeden beri Başbakan Davutoğlu koalisyon hükümeti kurmak üzere çalışıyor. Bu kapsamda yapılan yoğun görüşmelerle siyasi atmosfer içinde olabilecekler ve olamayacaklar test edildi. Başbakan açısından son derece verimli olduğunu düşündüğümüz bu süreç memleket bakımından pek de olumlu neticeler vermedi.

Sonuçta koalisyon hükümeti kurulamadı. Memleket güvenoyu alan bir hükümete uzunca süre daha sahip olamayacak.

Partiler açısından görüşme ve müzakere dönemini değerlendirdiğimizde olumlu bir karne ortaya çıkmıyor. HDP şımarık çocuk. Ne diyeceği, ne isteyeceği belli olmayan bu parti toplumu ve siyasi süreci gerdiriyor. Umutsuz vaka.

MHP seçim sonrasında yaptığı makul açıklamalarla bir nebze puan topladı. Erken seçim, seçim hükümeti gibi temel meselelerde kendini taahhüt altına sokucu beyanatları oldu.

Lakin geçtiğimiz gün Davutoğlu ile yapılan görüşmede bambaşka bir görüntü ortaya koydu. Hepimiz şaşırdık. Seçim hükümeti içinde de yer almayacağını ifade ederek, siyaseten ‘yok hükmünde’ olduğunu sözleri, fiilleri ve takrirleriyle ortaya koydu.

MHP açısından bunların mutlaka bir yansıması olacaktır. Seçmen Bahçeli’nin tutumunu değerlendirecek. Eğer hiçbir formül içinde yer almamasını yadırgıyorsa ona göre bir tepki verecektir. Yok, durumdan memnunsa o zaman ona göre bir tavır ortaya koyacaktır.

CHP kırk saati aşkın süreyle AK Parti ile bir görüşme gerçekleştirdi. Oldukça yapıcı olduğunu söyleyebileceğimiz bir görüntü ortaya koydu. Lakin takılıp, kaldıkları temel meselelerdeki tutum ve duruş farklılıkları hükümet kurulmasına mani oldu. Hükümete gerçekten girmek isteselerdi Cumhurbaşkanı ve 4+4+4 eğitim sistemi konusunu gündeme getirmemeleri gerekiyordu. Onlar tartışmayı ve nizalı konuları değerlendirmeye almayı tercih ettiler.

Ak Parti galiba sürecin en karlı aktörü. Diğer üç partinin hükümet kuramayacağı ta başından anlaşıldı. MHP’nin HDP’li bir hükümette yer almayacağını beyan etmesi üzerine Ak Parti tek ve gerçek aktör olarak kaldı. Süreci bu parti yönetti. Diğer partiler edilgen aktörler, kendilerinin görüşüne başvurulan partiler olarak kaldılar.

Kuşkusuz bunda Cumhurbaşkanının önemli rolü var. Sürecin sağlıklı yürümesi, sapla-samanın birbirine karıştırılmaması için elinden geleni yaptı. Önce Meclis Başkanlığı seçimi, daha sonra hükümeti kurma görevini vermek suretiyle siyaseten işlerin sırasıyla yapılmasını sağladı.

Seçim hükümeti kurulması halinde, ki bu tek seçenek gibi görünüyor, Cumhurbaşkanı başbakanı tayin edecek. Bakanlar Kurulu’nun teşkilinden tutun da o atanacak kabinenin seçim sürecinde alacağı her hayati kararda cumhurbaşkanı rol alacak, denetleyecek, yanlış kararları engelleyecek.

Terörle mücadele döneminde terör ve şiddetle arasına mesafe koyamayan HDP’li bir bakanın ne yapıp, ne yapamayacağı konusunda hiç de olumlu kanaatim bulunmuyor. Bakanlık bütçesinin ve kadrolarının kullanılması hele seçim döneminde stratejik ve taktik politikalar üretmesi tüm memleketi sıkıntıya sokar.

Bunun hesabını kim verecek? Bir HDP’linin TC Bakanlığı görevini üstlenmesinin müsebbipleri bunun altında kalacaklardır.

Seçim faturası kime çıkarılacak? Seçim döneminde yapılacak çılgın ve belki haince davranışlar nasıl tolere edilecek? Bunu MHP’li seçmen kabullenebilecek mi? CHP’li ulusalcı seçmen ne düşünecek? SP ve BBP’li vatandaş nasıl yaklaşacak?

Zannımca bütün bunlar Ak Parti’nin yelkenlerini şişirecek. Tutarlı ve uzun dönemli düşünen ve yaklaşan parti(ler) ve lider(ler) kazanacak.

Ön şart 7 Haziran’dan ders çıkarıldığının gösterilmesi, hataların telafi edilmesi, yanlışlardan dönülmesi. ‘Seçmen hata yaptı’ diyen danışmanlara inanan hata yapar. Bedeli ağır olur.

Yeni dönemi enteresan sonuçlar ortaya koyacak.

Merakla takip ediyoruz…