Hiç biri de itiraz etmiyor!

İsmail Yaşa

Türkiye’de gerçek anlamda bir muhalefet sorunu olduğu ve ülkenin milli muhalefete şiddetle ihtiyaç duyduğu uzun süredir konuşuluyor.

Erdoğan liderliğindeki AK Parti karşısında aldığı peş peşe yenilgiler şu anki muhalefetin ayarını tümüyle bozmuş.

Bazıları o kadar savrulmuş ki kendi ülkesinin ordusunu ve güvenlik güçlerini asılsız suçlarla itham edecek hale gelmiş.

Muhalif bir partinin üyesi değil de düşman bir ülkenin istihbarat görevlisi ve etki ajanı gibi açıklama yapanları dahi görüyoruz.

“Bu hükümet dünyanın en doğru işini yapsa bile biz karşı çıkarız” anlayışı muhaliflik olamaz.

Öyle bir muhalefet olmalı ki halkın gerçek sorunlarına çözüm bulması için iktidara baskı yapmalı fakat milli meselelerde ve doğru işlere imza atıldığında hükümete destek olmalı.

Türkiye’de olması gereken şekilde bir muhalefet olsaydı bugün o muhalefetin en önemli gündem maddesini yazı fontu, puntosu, satır aralığı ve köşe boşlukları vesaire değil başıboş sokak köpeklerinin başta çocuklar olmak üzere vatandaşlar için teşkil ettiği büyük tehdit oluştururdu.

Parti üyelerinin sıradan vatandaşmış gibi konuşturulduğu ucuz tiyatro oyunları sergilemekle ya da geceliği 100 bin TL olan otel odalarında video çekip fakirlik edebiyatı yaparak bu iş olmaz.

Bazıları da ülke yararına olacak icraatları dahi ne pahasına olursa olsun karalamayı muhalefet sanıyor ve saçmalıyor.

Öyle şeyler söylüyorlar ki normal bir insanın ağzından çıksa gerçek ortaya çıkınca o kişi utancından kıpkırmızı olur ve bir daha ağzını açamaz.

Fakat adamın yüzünün derisi o kadar kalınlaşmış ki muhalif olma adına ne kadar yalan söylerse söylesin ve ne kadar saçmalarsa saçmalasın asla utanmıyor ve rezil olduğunu hissetmiyor.

En kötüsü de böylelerinin akla ziyan sözlerine körü körüne alkış tutan bir güruhun olması.

Hiçbiri de çıkıp, “Tamam ama bu kadar da olmaz ki! Siz bizimle alay mı ediyorsunuz? Bunlara inanmamızı ve söylediklerinizi savunmamızı nasıl beklersiniz?” demiyor.

Seviye yerlerde sürünüyor.

Seçimlerde uçan mürekkep kullanıldığına inanan da var, Whatsapp mesajının yanında üç mavi tık belirirse mesajın hükümet görevlileri tarafından okunduğunu ve tıklardan biri kırmızı olursa mesajın incelemeye alındığını öne süren de.

Trenin model numarasını plakası sanıp farklı şehirlerdeki açılışlarda aynı trenin kullanıldığını söyleyen de var, “temiz para” bulmak için Londra’ya gittiğini açıklayıp İngiltere’nin “gri liste”de olduğunu öğrenince “Öyle miymiş? Bilmiyordum” diyen de.

Tüm dünyanın övgüyle söz ettiği SİHA’ların marketlerde dahi satılan drone türünden cihazlar olduğunu iddia edenlerin ardından şimdi de SİHA yapmanın o kadar da büyük bir iş olmadığını, Hizbullah gibi terör örgütlerinin dahi SİHA ürettiğini söyleyenler çıktı.

Geçenlerde bir tanesi Türk SİHA’larına dünyadan gelen övgülerle ilgili Türkiye’de yayınlanan bazı haberlerin başlıklarını ekrana getirmiş, söz konusu haberlerle algı operasyonu yapıldığını iddia ediyordu.

Oysa seyircisini aptal yerine koyarak asıl algı operasyonunu kendisi yapıyor.

O kanalın seyircisinde zerre miktarı akıl varsa SİHA’larla ilgili o yayını kendisine hakaret sayıp şöyle der:

“Yahu siz bizi dünyadan bihaber, cahil ve geri zekâlı insanlar mı sanıyorsunuz?

Husiler, Hizbullah gibi örgütlerin füzelerini, İHA/SİHA’larını İran üretiyor.

Ayrıca SİHA var, SİHA var.

Hepsi aynı mı?

Başlıklarını gösterdiğiniz o haberler Amerika, İngiltere, Almanya ve benzeri ülkelerin medya organlarında yazılanlarla ilgili.

Onları da mı hükümet yazdırıyor?

Madem o kadar sıradan şeyler, neden Avrupa ülkeleri dâhil birçok ülke satın aldı ya da almak için sırada bekliyor?”

Fakat hiçbiri itiraz etmiyor ve sorgulamıyor.

Aptal yerine konulmaktan memnun olmalılar.