Hüzün Provaları ve Zalimlerimiz.

Gökhan Kırlangıç

Lafta hepimiz demokratız ya tıpkı onun gibi lafta hepimiz mazlumun yanındayız, zalime karşıyız, zulümleri nefretle kınıyoruz ;ama farkında olmadan da zalimle beraber oluyor, ona görünmez bir alkış, duyulmaz bir sevinç narası atıyoruz.

Çünkü bizim zalimlerimiz var, beğenmediğimiz mazlumlarımız.

İçimizden “oh olsun” dediğimiz acı olaylar var.

Bizden olmayanın acısını yüreğimizde hissetmiyoruz.

Laf olsun, torba dolsun, dostlar alışverişte görsün diye ettiğimiz birkaç cilalı laf, ne mazlumun acısını dindiriyor, ne zalimin zulmüne son veriyor.

Bunu sadece bir kesime söylemiyorum, her kesim böyle…

Ne yazık ki, “bizim gibi düşünen” veya “bizim gibi inanan” ya da “aynı ırktan, aynı kimlikten, aynı meşrepten, aynı aşiretten” olanlar bizim için önem taşıyor.

Bazen derimizin rengini esas alıyoruz.

Bazen inancı, bazen mezhebi, bazen bölgeyi veya bir kenti…

Bunun köye hatta mezralara kadar indiği acayip bir “sahiplenme” ya da “karşı çıkma” gerekçesi buluyoruz.

İsrail, Filistin’e saldırdığında “kendi canı yanmış gibi” acı çekene karşılık, “oh olsun” diye içinden geçirip, laf olsun diye de birkaç kelam edilmesi çok acı.

Aynı şekilde Afrika’da, Asya’da, Avrupa’da, Amerika’da, Irak’ta veya Suriye’nin herhangi bir yerinde, Kobani’de yaşanan acıyı yüreğinde hisseden, gerçekten ciğeri parçalanmış gibi olanlara karşılık, “oh olsun” diye içinden geçirip, insan sevgisiyle dolu olduğunu göstermek için üç beş laf edilmesi de çok acı.

Bir zulmü eliyle düzeltmek veya diliyle engel olmak esastır.

Statü farkından dolayı, servetinden dolayı, makamından dolayı “görmezden” geldiğimiz her acıda, aklamaya çalıştığımız veya susarak destek olduğumuz her zulümde böyledir.

Dilimizle üç beş kelam edebilirdik.

Ama bize buğz etmek düştü…

İmanın en zayıfı olsa da…

Onda bile ikiyüzlülük ediyoruz.

Hem kendimizi kandırıyoruz, hem bütün bir dünyayı.

Kahrolsun bütün zalimler derken bile “bizim zalimimizi” en müstesna yere koymayı biliyoruz.Bizim mazlumumuz olur, haykıracağımız, karşı çıkacağımız…

Başkasının acısı üzerine timsah gözyaşı dökmeyi bile çok görürüz.

Yalandan sözleri bile çok gördüğümüz zamanlar olur.

Susarız, içimize kapanırız, köşemize çekiliriz ve o zulmün geçmesini bekleriz.

O zulüm geçince, bizim insanlığımızın sınıfta kaldığını bilmeyiz.

Bıraktığı acı, çektirdiği sıkıntı, döktürdüğü gözyaşını umursamayız.

Başkasını acımasızca öldürürüz de…

Bizden olanınsa kılına zarar gelmesini istemeyiz.

Çünkü biz demokratız, farklılıklara tahammüllüyüz, hoşgörülüyüz, bir arada ve kardeşçe yaşamayı iyi biliriz.

Tabii bütün bunlar sadece lafta değil, insanlığın geldiği ve gelebileceği en kötü noktadır da…

Öyle olmasaydı, dünyada bu kadar zalim olmazdı, bu kadar mazlum bulunmazdı, bu kadar mağdur insana rastlamazdık.

Kalın efendim sağlıcakla.