İki etkili iletişim kaynağı: Dergi ve Film

Şerife Oktar
Son zamanlarda İslam düşmanlığı ve Hz. Muhammed karşıtlığı ile gündeme gelen Fransız Başkanı Macron ve Peygamberimizin güya karikatürünü çizme terbiyesizliği gösteren kirli karikatürist Charlie Hebdo gündemden düşmüyor.
 
Türkiye’nin gelişmesini yerli otomobilden tutun da sihalara ihalara varıncaya kadar ekonomik kalkınmasını istemeyen zihniyetin, elbette kardeş ülke Azerbaycan’ın yanında yer alacak ve gerektiğinde savaşacak kadar da güçlü olduğumuzu görmek işlerine gelmiyor.
 
Bir ülkeyi nasıl batırabilirim sorusunun cevabını arayan Batı, özellikle AB’nin Fransa piyonu, bunu en iyi, en kutsal değerimiz olan Hz. Muhammed’e hakaret ile güya radikal İslamcı duruş göstererek sergilemek istiyor. Türkiye başta olmak üzere pek çok Müslüman ülkeden tepki aldıkça daha bir kuduruyor ve ikinci bir rezillik olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın karikatürünü dergiye kapak fotoğrafı yapıyorlar.
 
Fransa’daki Müslümanlar Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed’e yapılan rezilliğe sessiz kalmıyor ve tekbirlerle salavatlarla sokaklara dökülüyor. Mısır lideri Abdulfettah es Sisi konuyla ilgili: “Bizim de duygularımızın ve değerlerimizin incinmemesine hakkımız var. Eğer birilerinin düşüncelerini açıklama özgürlüğü varsa, bence bu, 1,5 milyardan fazla insanın hislerini rencide etme noktasına geldiğinde durur." ifadelerini kullanıyor.
 
***
Rebiülevvel ayı, Hz. Muhammed (sav) Efendimizin doğduğu ay olduğu için geçtiğimiz Çarşamba gecesi Mavlid Kandilini ihya ettik. Salat selam ve dualarla alemlere rahmet elçisi Hz. Muhammed (sav)’i andık.
 
Tüm bunlar yaşanırken aklıma İslamiyet’in doğuşunu anlatan 1976 yapımı yönetmenliğini Mustafa Akad’ın üstlendiği, Çağrı filmi geldi.
 
Teknolojik gelişmenin çok geride olduğu bir dönemde böylesine kaliteli bir filmi üstelik başrol olabilecek en önemli 5 kişi olan Hz. Peygamber Efendimiz ile dört halifeyi filminde hiçbir karaktere canlandırtmadan bu işi başarmış bir film. 
 
Çağrı adlı film İngilizce The Message, Arapça Er-Risale adıyla yayınlanıyor. Filmin orijinal adı: Allah’ın elçisi Hz. Muhammed. Fakat kitleler karşı çıkınca ismini değiştiriyor. Mısırda El Ezher Üniversitesine danışıyor Müslüman yönetmen. Aldığı cevap ise Başta Hz. Peygamber efendimiz olmak üzere. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’yi filmde göstermedikten sonra bu iş olur fetvasını veriyorlar.  Nihayet Hz. Hamza rolünde Anthony Quinn başrol oyuncusu oluyor. Ve film çekiliyor.
 
Aynı zamanda ve aynı sette farklı oyuncularla filmin İngilizce ve Arapça olmak üzere iki versiyonu hem batılı hem doğulu oyuncular tarafından iki defa oynanıyor.
 
Finansörler filmden desteğini çekince film ekibi ve oyuncular Fas'ta kötü koşullarda bir otelde mahsur kalıyor. Filmi bitirebilmek için kaynak sağlayan da Libya'nın lideri Kaddafi'dir. Hatta Bedir Savaşı sahnelerinde Libya ordusundan askerler de rol alıyor.
 
Efsanevi boksör Muhammed Ali, Bilal Habeşi rolünde oynamak istiyor. Ancak, yönetmen Mustafa Akad böyle bir hamle filmin vereceği mesajın önüne geçer diye bu isteği reddediyor.
Filmin yapım aşamasında 28 ayrı ülkeden oyuncu ve elemanla çalışılıyor. 12 dile çevriliyor.
Dönemin Mekke'sine benzetilen setin yapımı 4,5 ay sürüyor. Setin inşasında 300'den fazla kişi çalışıp Libya ve Fas çölleri Mekke ve Medine’ye benzetilerek çekimler tamamlanıyor.
 
Filmin yayınlanması birçok Ortadoğu ülkesinde, dini liderlerin "Peygamber'in hayatı beyaz perdeye aktarılamaz." gerekçesiyle yasaklanıyor. Oysa bilmiyorlardı ki bu film sayesinde belki binlerce insan İslam’la tanışacak. Üstelik filmi izlemeden Anthony Quinn’e  verilen Hz.Hamza başrolünün Hz. Muhammed’i canlandırdığı ve İslam Peygamberine yapılan saygısızlığa karşı duruş niyetiyle, izleyicileri esir alıyor ve  gösterime giren sinemaların yakılması tehdidini savuruyorlar.
 
Maurice Jarre'nin film için bestelediği müzikler Akademi Ödüllerinde 'en iyi film müziği" dalında aday gösteriliyor. Müzisyen bu filmin müziğini bulmak için aylarca çöl sessizliğini dinlemiş ve ortaya bu şahane müziği ile günümüz teknolojisinde dahi onu geçecek kalitede İslam’ın doğuşunu anlatan bir film henüz yapılmamıştır.
 
Yukarıda karikatür meselesi ile Çağrı filminin  ne alakası var diye düşünülebilir. Şöyle ki: biri dergi, diğeri film. Her ikisi de iletişim üzerine önemli yayınlar. Kitleleri peşinden sürükleyen araçlar. İki zıt örnek sunmak istedim. Biri Peygambere saygısından titiz davranan bir yönetmen, diğeri Peygamberi aşağılamak için elinden geleni yapan bir karaktürist.
 
İbrahim’e gagasıyla su taşıyan kuş misali tarafımızı belli etmeliyiz. Hz. Peygambere gerekli saygıyı göstermeli, saygı duymayan kim olursa olsun karşısında yer almalıyız. Öyle ki iğrenç karikatürü gösterip, Efendimizi küçük düşürmeye çalışan Fransız gazeteciye tokat atan genç kadar cesur olabilmeliyiz.
 
Salat ve selam alemlerin Efendisinin üzerine olsun.