İki Şeytan Ve Yancıları

Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal

Farklı değerlendirmelere göre sayısı net olarak ifade edilmeyen ancak iki yüz civarında olduğu kabul edilen ülkelerin her birinin, bir takım sorunlar (yapısal / palyatif) içinde yaşadıkları ve çözmek için iktisat politikalarını (maliye, para, gelirler) uygulamaya koydukları bir gerçektir. İster gelişmiş ister gelişmekte ve geri kalmış ülkeler olsun, ekonomi dışında siyasi, sosyal, kültürel ve küreselleştirilen terör eylemleri, yine hemen hemen tüm hükümetlerin çözmek zorunda kaldıkları sorunların başında gelmektedir. Ancak ABD’nin başını çektiği ve gizli yada açıktan desteklediği israilin, kendilerine göre güvensizlik kaynağı olan ne varsa sapkın dini inanışlarına dayanarak ve uyduruk nedenler üreterek önce nükleer silah üretiyor bahanesiyle İran’a, sonrasında Dürzilerin hayatlarının tehlikede olduğunu öne sürerek Suriye’ye saldırmaları, başta Türkiye, Rusya, Irak olmak üzere tüm Orta Doğu Bölgesi ile birlikte batı ülkeleri dahil küresel boyutta ekonomik gelişmeleri derinden etkilemektedir.

Dünyanın en büyük ekonomi ve askeri gücüne sahip ABD ile birlikte eş zamanlı hareket eden israilin, iyi polis – kötü polis rollerini gerektiğinde demokrasi adını kullanarak yaptıkları katliamları, cinayetleri, suikastları, tetikledikleri dini, etnik ve mezhepsel farklılıkları kaşıyarak iletişimde sahip oldukları tekel güçlerini de arkasına alarak tabir yerindeyse adeta dünyaya yedirmeye ve kabul ettirmeye çalışmaktadırlar. Bu gelişmeler açıkça ortada ve herkes tarfından biliniyorken;

- Trump’ın Çin, AB ve Meksika gibi ülkelere uyguladığı yeni gümrük tarifelerinin,

- Uluslararası Enerji Ajansının 2025 yılında petrole alan talebin 700 bin varil gibi düşük düzeyde artırmasının,

- Çin’in ABD’ye yaptığı yıllık dönemde ihracatın düşmesinin,

- ABD’de yıllık TÜFE’nin % 2.7 ve çekirdek TÜFE’nin %2.9 düzeyinde olmasının,

- EZ’de (Eurozone) yıllık TÜFE’nin beklentilerin çok üzerinde %3.7 olarak gerçekleşmesinin,

- Çin’in çeyrek dönemde %1.1, yıllık olarak % 5.2 gibi beklenenin üzerinde büyümesinin,

- Trump’ın gelişmiş ülkelerde görülmesi olanaksız denilecek derecede düşük olan FED Başkanı Powell’i görevden alacağının konuşulmasının,

- Trump’ın gümrük vergisi uygulamalarının etkisiyle Japonya’nın ihracatının % 0.5 gerilemesinin,

- ABD’de perakende satışların bekleneni aşarak % 0.6 artmasının,

- İngiltere’de Mayıs ayı işsizlik oranının % 4.7 gibi yüksek düzeyde gerçekleşmesinin,

- Japonya’da yıllık TÜFE ve çekirdek TÜFE’nin % 3.3 oranında gerçekleşmesinin,

Ülkemizdeki verilere bakıldığında ise;

- Cari açığın yıllık bazda geçen ayın Haziran ayına göre 16 milyar dolar olarak en yüksek tutarda gerçekleşmesi,

- Mayıs ayı itibariyle ticaret ve perakende satış hacminin hızla artmasının,

- Haziran ayında yıllık otomotiv üretiminin % 7.8 artıp, otomobil üretiminin %7.1 azalmasının,

- BDDK’nın ihtiyaç kredisi ve kredi kartlarını yeniden yapılandırma kapsamını genişletmesinin,

- Beş yıllık CDS puanının stabil kalmasının,

- Merkezi yönetim bütçesinin 330.2 milyar TL., bütçe açığının 980.5 milyar TL. açık vermesinin,

- Yıllık bazda Haziran ayında ülke genelinde konut satışlarının %35.8 artarak 107723’e ulaşmasının, tüm ülkelerin uygulayacağı mekanik alışılagelmiş politikalarla çözümlenmesi beklenmemelidir. ABD ile paralel hareket eden israilin hayali nedenlerle askeri ve ekonomik saldırılarının herhangi bir kural tanımadığı ortadayken, diğer ülkelerin uygulamaya koymayı düşündüğü politika uygulamalarında, söz konusu bu belirsizliği dikkate almaları şarttır. En basitinden saldırılara bağlı başta petrol fiyatlarının ve kriz sever altının aniden yükselmesinin, ekonomilerde meydana getireceği etkileri ve yansımaları dikkate alındığında, ABD, israil ve batılı geçinen destekçileri bir şekilde durdurulmadan, kalıcı küresel istikrarın tesisi mümkün değildir. Savaş ortamı, tüm ekonomi politikalarını etkisiz hale getiren bir jammerdir.