Irak’ta neler oluyor?

Prof. Dr. Önder Kutlu

Bugünlerde dünya siyaset ve dengelerinde çok ciddi bir değişim ve dönüşüm gerçekleşiyor. Ukrayna’nın işgali başta olmak üzere, Suriye, Filistin, Akdeniz ve Karadeniz’deki gelişmeler nedeniyle yeni dengelerin kurulması için bir çaba mevcut.

Bütün bu süreçlerde aktif rol üstlenmek isteyen Türkiye ve değişimin aktif-pasif aktörleri gelişmelerden şu veya bu şekilde etkileniyorlar.

Zincirin en zayıf halkası bölgemizde Irak. Bağdat dengelerin değişmesinden en fazla rahatsızlık hisseden başkent.

En küçük bir kıvılcım ülke içinde ortalığı kan gölüne çevirebilir. İran, İsrail, İngiltere, ABD, Çin, Rusya ve Fransa gibi tüm ülkelerin bir şekilde işin içinde olduğunu açık.

Yakın başka bir coğrafyada başı sıkışan ‘Irak’ kartını açıyor. Sonrasında olabilecekleri tahmin etmek bile güç.

Tam bir keşmekeş, tam bir kargaşa hâkim ülkede.

Kim, kiminle iş tutuyor anlamak mümkün değil. Din temelli ayrışma realiteyi açıklamıyor. Hatta mezhepsel ayrım da belirleyici değil.

Herkes herkesle iş tutuyor.

Irak’ın işgali döneminde ABD yanına geçiverip, ülkede ciddi bir güç sahibi olan Mukteda El-Sadr taraftarları yasama organını işgal ettiler. Yeşil bölge ismiyle Bağdat’ın geri kalanından neredeyse beş metreyi bulan duvarlarla ve koruma zırhıyla ayrılan kısımda yer alan yasama organı işlevini yerine getiremiyor.

Geçtiğimiz günlerde Kuzey Irak’taki bir patlamadan Türkiye’yi sorumlu tutmak suretiyle Türkiye ve Türklere karşı bir tavır almışlardı.

Bunu tam da İran, Rusya ve Türkiye arasında devlet başkanları düzeyinde yürütülmekte olan kritik toplantı zamanına denk getirmişlerdi.

İnternette kısa bir gezinti yapınca İran yanlılarının patlama olaya atlamadığını, Türkiye’nin sorumlu olmadığını söylediklerini gördüm.

Bu kez hamleyi karşı taraf yapmış.

Irak’ta vekâlet savaşları yürütülüyor. Bir millet maddeten ve manen ancak bu kadar bölünebilirdi. 2003 sonrası dönemde bu başarılmış.

Irak gibi muazzam bir ülke tarumar edilmiş.

2017 yılında gerçekleştirdiğim Bağdat ziyareti benim açımdan hayal kırıklıkları ve üzüntüyle dolu bir program olmuştu.

İnsanlar yaşama amaç ve sevinçlerini kaybetmişler. Yokluk, yoksulluk, yolsuzluk kural olmuş.

Sünniler de Şiiler de idarecilerine ‘harami’ diyorlar. İran yanlısı Şia kullanışlı bir enstrüman olmuş.

ABD, İran ve İsrail’e bilerek ya da bilmeden hizmet etti/ediyor.

Irak yeterince karışıktı. Milyonlar ülkeyi terk etti, milyonlar hayatlarını kaybetti.

Bu tür durumlarda ilk karıştırılan ülke olması çok üzücü, ama şaşırtıcı değil.

Hassas dengeler üzerinde hayatta kalma mücadelesi veren ülke perişan olurken, bölge biraz daha istikrarsızlaştırılacak.

Ülke açık bir yara durumunda. En ufak bir mikropla, sarsılıyor.

Bu ülkeyi gözlemlemek gerekiyor. Türkiye’nin ve bölgede bağımsız hareket etmek isteyen ülkelerin ve toplulukların önünü kesmek için bir tuzak burası.

Genel manada kir, pas, mikrop, fakirlik ve sefaletin hüküm sürdüğü ülkede ağır silahlar, şatafat ve lüks araçlar aynı anda mevcut.

Sorgun kurumsallaşmış.

Buradaki bir kıpırdanma mücavir ülkelerde alarm zilleri çaldırıyor. 1991’den itibaren Çekiç Güç’le koruma ve kollama zırhı getirdikleri PKK’nın karargâhı da burada.

Türkiye’yi yönetenler bütün bu gelişmelerin farkındadırlar herhalde.

Peki, toplum olayları bu gözle takip ediyor mu?

Önümüzdeki günlerde Türkiye’yi de etkileyecek istenmeyen gelişmeler olabilir.

Tedbiri mutlaka alınacaktır …