İslam Medeniyetinin Estetik Simgeleri: “Camiler”

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Çağdaş işletmeciliğin en önemli ilkeleri arasında yer alan müşteri memnuniyetleri alanında insan davranışları kadar, hizmet verilen mekânların  mimari açıdan tasarımı da çok önemlidir.  Nasıl ki bu mekânlar, müşteriyi, “arz” karşısında “evet” talebine yönlendirmeye tasarlanmışsa, bir manevi ve moral değerler açısından alış-veriş merkezi olan camilerimiz de en iyi din hizmeti verebilecek konumda tasarlanmalıdır.

İslam tarihinden günümüze camiler toplu ibadetlerin yerine getirildiği mekanlar olmanın yanında, vaaz, hutbe, cami dersleri gibi eğitim-öğretim faaliyetlerine ek olarak, dini bilgi düzeyinin yükseltilmesine, ahlâkî-manevi alanda terakki etmeye, sosyal barış ve birliğin sağlanmasına yardımcı olmaktadır. Tarihsel süreçte İslam medeniyetinin her döneminde inşa edilen camilerin mimari tarzında somut anlamda İslam’ın yüceliğini ve Allah’ın büyüklüğünü simgeleyen mimari bir üslûp gözetilmiştir. Bundan amaç, “büyük ve yüce varlığın” ihtişamını, gücünü, kudretini yansıtmak suretiyle insanları etkilemektir. Bir nevi, İslam geleneğinde muhteşem cami mimarisinin geliştirilmesinde sembolik anlamda Allah’ın Celâl ve tezyinatında da Cemal sıfatının somutlaştırılması büyük rol oynamıştır.

 Camilerimiz, başta gençlerimiz olmak üzere,  bütün toplum kesimlerine dönük hizmet verebilmeleri için bir cazibe merkezi haline getirilmelidir. Bu sebeple geleneksel külliye tarzındaki mimari üslup sosyal ve kültürel aktivitelere hizmet edecek tarzda, içinde okuma salonları, düşünce merkezleri, sağlık kuruluşları, lokantalar, kütüphane, bilgisayar sistemleri bulunacak şekilde tasarlanmalıdır.

Günümüz, biraz da imaj çağıdır. Dolayısıyla, modern dönemlerin camileri de göze ve gönle hitap edecek mimari ve estetik açıdan çekici olmalıdır. Çünkü estetik, insanda hoşlanma duygusu oluşturur. Dolayısıyla, sanat zevkini okşayıcı bir mimari özellikte yapılan camiler, hem ibadet açısından insanda manevi hazzı artırır ve hem de temsil yönüyle İslam dinin tebliğine yardımcı olur. Caminin gerek dış mimarisinde ve gerekse iç dekorasyonunda bulunan bir ayrıntı bile o dinin tabiatının insan eliyle sanat eserine yansıtılmasının canlı bir belgesidir. İnsanlarda bulunan güzellik duygusunu öne çıkarıcı mimari yapılar, insanların hidayetine vesile olabilir. İhtiyaç fazlası, sanat zevkinden uzak, birbirine yakın çok cami yerine; sanat eseri niteliğinde camilerin inşasına ağırlık verilmelidir. Bu bağlamda bir kutsal ‘mekân’ olarak camiler, aynı zamanda İslam’ın bir medeniyet projesi, bir başka ifade ile İslam medeniyetinin estetik simgelerinin bir göstergesidir.

Camiler, şehir veya semtlere gelişi güzel, gece kondu tarzında yapılmamalı, aksine, bulundukları alanların doğal bir uzantısı olarak tasarlanmalıdır. Cami mimarisinde izlenecek güzel tasarımlar yaşadığımız dünyanın karmaşasından uzak, şehirlerimizin mimari tarzını tamamlayacak ve her şeyden önce hayatımıza sakinlik, ruhumuza dinginlik ve huzur getirecek bir tarzda inşa edilmelidir. Bu konuda ‘cami estetiği’ne büyük önem verilmelidir. Çünkü güzellik bir değerdir. Onu değerli kılan, ‘güzelin’ ifade ettiği manadır. Bu sebeple camilerdeki her bir unsur mecazi anlamda bir anlam ifade eder. Mesela, kubbe, kâinat formunun, minare ise, Allah’ın birliğinin sembolüdür. Ayrıca ‘cami akustiği’ başlı başına cami mimarisinde olmazsa olmaz bir durumdur. Maalesef, eski camilerimizde görülen bu muhteşem akustik sistem ve estetik değer kaygısını, adeta, bir gece kondu tarzının ön plana çıkarıldığı ve her biri bir beton yığını haline gelen günümüzün cami mimarisinde görmemiz mümkün değildir. Dolayısıyla cami odaklı hizmetlerin yerine getirilmesinde fiziksel bir mekân olan camilerin mimari tarzları büyük önem taşımaktadır.