İstiklalimiz ve İki Yüz Kırk Dördüncü Gün

Esra Doğan

“Neler oluyor bize” sorusunu geride bırakalı tam tamına iki yüz kırk dört gün oldu. Bu soru tedavülden kaldırıldı; çünkü millet olarak birlik olduk, tek ses olduk, dünyaya meydan okuduk.

 Bu meydan okumadan rahatsız olanlar çatlak seslerini yükseltmeye başladılar. Bam tellerine dokunmuş olmalıyız ki; gündemleri dahi Türkiye olmuş. Kanallarında ülkemizle ilgili haberler ağırlıkta.

---------------

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Fatma Betül SAYAN KAYA referandum öncesi Türk vatandaşlarımızla buluşmak üzere Hollanda’ya gitmişti ki; hiç yakışık almayan bir muameleyle karşılaştı. Ülkenin güvenlik güçleri programa katılımını engellemekle kalmayıp konsolosluk binamıza gitmesini dahi engellediler.

Amaçları neydi, ne yapmaya çalıştılar, neyi hedeflediler ve dahası…

- Fetö uzantısı bir yapılanmaya destek olduklarından mıdır?

-Terör yanlısı olduklarını tescilleme istekleri midir?

-Kendi ülkelerinde seçimin yakın olması sebebiyle faşizmin kralı olarak görülen aşırı sağcı adayın başkan olmaması için kendi içlerindeki adaylara mesaj niteliği mi taşımaktadır?

-Türkiye ya da Türk ve yahut da Türklerle özdeşleştirilen Müslüman düşmanlığı mıdır?

-Nazi kalıntılarını içselleştirmiş bir yapının “biz ne dersek o olur” gibi içi boş bir söylem üretme derdine düşmeleri midir? bilemem.

Yalnız şunu biliyorum ki; yapılan uygulama, insan haklarına saygıyı hiçe sayan, hukuku yerle bir eden, iki ülke arasındaki diplomatik yapıyı askıya alan bir uygulama oldu.

Uygulanan zulmü protesto etmek üzere Hollanda sokaklarına çıkan Türk kardeşlerimize yapılan muamele ise faşizmin ne denli vahşi bir öğreti olduğunu kanıtlar nitelikte. Bir yanlışın karşısında duran gencin üzerine köpeğin salıverilmesi, buna maruz bırakan kişinin de tabiatından şüphe ettirmez mi?

Zira hayvan, tabiatının ve kendisine verilen eğitimin gereğini yapıyor; ipini tutanın ipini koparmışçasına bu vahşice işkenceye maruz bırakması ise kabul edilir gibi değil. İnsanlıktan uzak, Batının gerçek yüzünü sergiler nitelikte.

Asıl adı Netherlands olan ülke Hollanda, isminin gerektirdiği gibi davrandı; alçakça uygulamasıyla, alçaldıkça alçaldı. İsminin hakkını vermiş oldu.

------------------

Hollanda’da bu krizin yaşandığı vakitler, İstiklal Marşımızın Kabulünün sene-i devriyesine rast geldi. İstiklal mücadelemizin halen devam ettiğini ve ebedi olarak devam edeceğini gösteren bir olay oldu.

Bu ülke ne yaralar aldı, insanlarımızda nasıl tarifsiz acılar bıraktı ki; Mehmet Akif ERSOY asırlarca etkisi sürecek satırları kaleme aldı.

Okuduğum bir kitapta Akif’ten bahsederken; Akif’e, elinde gezdirdiği kitabın ne olduğunu sorduklarında; Celaleyn tefsiri olduğunu ve 18. kez okuduğunu söylüyor. Bir Akif kolay olunmuyor.

Allah, mekanını cennet eylesin, Asımın neslini daim kılsın. Akif’in İstiklal Marşı ile ilgili şu sözleri ise bu yazımın son sözleri olsun.

“O günler ne samimi, ne heyecanlı günlerdi. O şiir, milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir. Bin bir fecayi karşısında bunalan ruhların ıstıraplar içinde halâs dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır. O şiir bir daha yazılmaz.. Onu kimse yazamaz.. Onu ben de yazamam.. Onu yazmak için o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O, milletin malıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur..

Allah bir daha bu millete bir İstiklâl Marşı yazdırmasın!..”