İyilikten maraz mı doğar?

Seyfullah Koyuncu
Kimileri tarafından çok kullanılır yazımın başlığındaki atasözümüz.
 
‘İyilikten maraz doğar’ atasözünün genel itibarıyla anlatmaya çalıştığı şey; merhamet bazen ilaçtır, bazen de hastalık. Bazı kimseler, kendilerine acıyıp iyilik edenlerin başını derde sokarlar ya da bu iyiliği kötüye kullanırlar...
 
Bazı atasözlerine katılmasam da atalarımız pek boş konuşmamışlar doğrusu.
 
Evet gerçekten de iyilikten maraz doğarmış. Bunu Kadir Şeker olayında hepimiz çok iyi anladık.
 
Kadir kıymet bilmeyenler için iyilik yapmanın faydası yokmuş bunu bir kez daha anladık.
 
Ayşe D. İfadesinde aynen şunları söylüyor.
 
- Üniversiteye hazırlanan çocuğun üzerinde bıçağın işi ne?
- 19 suç kaydı olması, bir insanı kötü yapmaz
- Ortada bıçaklamayı gerektirecek bir durum yoktu. Karı-koca arasında yaşanabilecek bir tartışmaydı
 
Kadir Şeker'in kurtardığı Ayşe D.’nin ifadesinde söylediklerini açıklayacak en iyi söz bu sanki: İyilikten maraz doğarmış…
 
Bu kadının bu ifadesi bundan sonra katledilecek birçok kadını görenlerin olaya karışmamasına yol açacak. Bu meselede olduğu gibi, kadınlara en büyük kötülüğü kadınlar yapıyor.
 
Bu saatten sonra sokakta benzer bir olay görsem şahsen ben hayatta kılımı kıpırdatmam. En fazla polisi ararım, yetişirlerse kurtarırlar.
 
Yazık oldu Kadir’e demekten başka yapacak bir şey yok.
 
Ama şu var ki, Ayşe D. Üç kere ifade değiştirdi. Bu gibi durumlarda mahkemeler genelde ilk ifadeyi esas alıyorlar.
 
Bakalım Kadir’in kaderi ne olacak…
 
Bu sistem Konya’ya da kesinlikle uyarlanmalı
 
Hindistan'ın Mumbai kentinde, sürücülerin gereksiz yere korna çalmasını önlemek için trafik lambalarına ses ölçme cihazları yerleştirildi.
 
Yeni sistemde trafik ışıkları, korna seslerinin 85 desibeli aşması halinde sıfırlanıyor ve sürücüler daha fazla bekliyor.
 
Sistemin özü "Ne kadar korna çalarsan, o kadar beklersin”...
 
Ne kadar medeni bir sistem aslında. Burada kimseye medeniyetsiz deme kastım yok ama eli kornada, gözü ışıkta bekleyip daha sarı yanarken kornaya abananlara kim ne der bilemiyorum artık.
 
Korna kirliliğini Konya’da yaşamadığım trafik ışığı yok desem yeridir. Trafikte en çok sıkıntıyı zaten hep sabırsızlıktan yaşıyoruz.
 
İnşallah benzer kararı Türkiye’de bir ilk olarak Konya da alır.
 
Trafik ışığında esneyenlere, burnunu karıştıranlara, telefonda bildirimlere bakanlara ve makyaj tazeleyenlere karşı kornayı sonuna kadar desteklesem de gürültü kirliliği halk sağlığı sorunudur. Ve sağlığa zararlıdır.
 
Son olarak bu aralar Konya trafiğinde egzozu patlak araçlarla da çok fazla karşılaşmaya başladım. Keza abartı egzoz dedikleri aparat da çok kullanılıyor. Konya Emniyeti’nin bu konuda daha sıkı tedbirler alması lazım.
 
Mevlana Talasemi Derneği tepkisinde haklı
 
Fox TV’de yayınlanan Mucize Doktor dizisinin çok fazla izleyicisi var.
 
Ama ben hayatımda hiç izlememiştim. Geçtiğimiz günlerde evde can sıkıntısından kanal kanal gezerken ‘Mucize Doktor’ dizisinin kısa bir kesitine dikkat kesildim.
 
Sahne baya ilginçti, bir o kadar da ürkütücü. Bir baba, lösemi olan oğluna ilik bağışlıyordu. Baba kök hücre bağışlarken hayatını kaybetti. Sahne o kadar amatördü ki, Flash TV’nin ‘Gerçek Kesit’ bölümlerine taş çıkaran cinsten. Dediğim gibi bir o kadar da ürkütücüydü.
 
O sahneyi izleyince bende, demek ki ‘ilik bağışı esnasında ölebilirmişiz’ diye bir algı oluştu. Senaristin ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştım, acaba insanlar ‘İlik bağışı yapmasınlar’ diye bir algı mı oluşturmak istiyorlar diye sordum kendi kendime.
 
Bu sahneye yetkililer neden sessiz kalıyorlar diye düşünüyor insan tabi. Neyse ki talasemi hastalığının önlenmesi için çalışan ve hastaların yanında olmayı kendine amaç edinen Mevlana Talasemi Hastaları ve Aileleri Yardımlaşma Derneği bu konuya duyarsız kalmadı.
 
Konuya gösterdikleri tepki ve duyarlılıkları önemli. Verdikleri bilgiler de hayli ilginç.
 
Son iki yılda Konya’da ikamet eden 15 talasemi hastası kemik iliği nakli ile sağlığına kavuşmuş. Ülkemizde yeterli bağış olmadığından kök hücre çoğunlukla yurt dışından bulunuyormuş.
 
Dernek olarak; Selçuk Üniversitesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Karatay Üniversitesi, Karamanoğlu Mehmetbey Ünivesitesi ve Gazi Üniversitesinde eğitim gören öğrencilere yönelik talasemi, kan ve kök hücre bağışı konularında yaptıkları anketin sonucunda ise garipsenecek bir durum yok.
 
Anket sonucuna göre gençlerin yüzde 70’i bağışçı olmayı kabul etmiyormuş. Bunda şaşılacak bir şey yok. Gençler tarafından çok takip edilen; ‘Mucize Doktor’ ve ismini sayamayacağımız pek çok dizide bu gibi meseleler hiçbir hassasiyet gözetilmeden ele alınıyor. Ne bekliyorduk ki…
 
Kemik iliği toplama işlemi çoğunlukla aferez yöntemi ile yapılıyor. Bu yöntemle vericiye G-CSF isimli bir ilaç veriliyor. Bu ilacın hiçbir yan etkisi bulunmamakta olup bu ilaç sayesinde vericinin iliği kana karışıyor. Böylece kana karışan ilik, vericinin kolundan kan bağışı yapar gibi toplanıyor ve diğer kolundan tekrar vericiye naklediliyor. Bu işlem 3-4 saat sürüyor. Vericinin vücudu 1 hafta içinde vermiş olduğu iliği tamamlıyor. Anlayacağınız; ilik bağışının hayati bir riski bulunmuyor…