Kâbiliyet gayret ile kıymet kazanır

Dr. Ramazan Tuzla

Kâbiliyet, zekâ ile ilişkilendirilen ve insanın hilkatinden gelen bir özelliktir.

Zekâ, insan için bir demirbaştır. Yaratılışından getirdiği bir kıymetidir. Zekânın idrak şeklinde tezâhürü, insanın diğer canlılardan farklılaşması sonucunu doğurur.

İdrakin fiile dönüşmüş hâli ise gayrettir.

Kâbiliyet, kabul için bir kapıdır ama kapıdan girmekle iş bitmez. Daha yürünecek epey yol vardır.

Gayret ise, gâyenin kapısını açar ki, yolu bitirmiş sayılırsınız.

Kâbiliyetin gayrete ihtiyacı, balığın suya olan ihtiyacı gibidir. Gayretsiz kâbiliyet, vakitsiz açan bir çiçek gibidir ve fark edilmeden solar gider.

Kâbiliyet büyük bir elmas kütlesidir. Bu kütlenin kitle için bir anlam ifâde edebilmesi, işlenmesi ile mümkündür. Elmas kütlesini işleyecek olan da gayrettir.

Gâyesi olan gayretin sonucunda ortaya çıkan eser, işlenmiş bir elmastır ve bu elmasa kıymet yetmez.

Sesi gür olanı söz ustası yapan, gayretidir. Tok ses insanın hilkatinden gelir. Tok sesi, cemiyeti doyuran söze dönüştürecek olan, hatip olmak için ortaya konan gayrettir. Ses söze dönüşünce anlam kazanır. Bu anlamı kazandıran ise gayrettir.

Kâbiliyet doğru güzergâhta yol alırsa kıymetlenir. Burada gâye de devreye girer. O zaman şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:

Kâbiliyetli insanın gâyeli gayreti,

Hiçbir zaman yanına almaz hayreti.

Gayretli insana sürpriz yoktur.

Gâyesi olmayan gayretin sahibi olan kâbiliyetin ödülü yüz altın, cezası yüz kırbaçtır.

İğne deliğinden ip geçiren cambazı hatırlayın.

Hükümdara kâbiliyetini gösteren cambaz, beş metreden iğne deliğine ipi geçirir ancak cezası olan yüz kırbaçtan kurtulamaz.

İnsan için bir gâyenin elzem olduğunu bilen hükümdar, cambazın kâbiliyetine yüz altın verilmesini ister ama boş bir işle vaktini harcamasını da cezasız bırakmaz. Yüz kırbacın hikmeti de budur.

Gâyesiz gayretimize kapı açan kâbiliyet, bizi yüz altına götürdü ama yüz kırbaçtan kurtaramadı.

Sıralama şudur:

Kabiliyet, gâye, gayret ve netice.

Bir başka teşbih:

Kâbiliyet, şeftâli çekirdeğidir. Şeftâlinin büyüyüp olgunlaşması için bu çekirdeğin varlığı şarttır. Gayret ise bu çekirdeğin etrafını kaplayan etli kısım ve şeftaliyi saran kadife yumuşaklığındaki renkli kabuğudur.

Çekirdek kâbiliyetse, onu şeftaliye dönüştüren etli kısım ve kabuğu da gayrettir. Özelde insana, genelde cemiyete faydalı olan çekirdek değil şeftalidir; kâbiliyet değil gayrettir.

Sert çekirdek, kendine bir yer edinebilir ama yüzeyindeki kabarıklıklar, ucundaki diken kendisinin albenisini azaltır. Çekirdek şeftali olunca, kıymetini sertliğinden değil etsi tabakanın yumuşaklığından ve kabuğunun renginin güzelliğinden alır.

Çekirdeği şeftali yapan, sertliği yumuşatan, dikeni kadife bir kabuğa dönüştüren gayretin ta kendisidir.

Çekirdek oyların hiçbir partiyi iktidar yapmadığını hepimiz biliriz. Çekirdeğe yani kâbiliyete bel bağlamak bir hayaldir. İktidar olmak isteyen, çekirdek oylarını yeni katılımlarla zenginleştirmek ve gecesini gündüzüne katarak gayret göstermek zorundadır.

Çekirdek oylarla iktidar hayali, kâbiliyetli insanın sınava girmeden sınavdan birinci çıkacağına inanması kadar boş bir hayaldir.

Kâbiliyetli insan gayret hırkasını sırtından çıkarmadan yaşamak zorundadır. Aksi durumda, yaşlanmasının cemiyete bir faydası olmayacaktır.

Kendi odununu kendin kes, iki kere ısınırsın” diyen Kızılderilileri unutmayalım.

Kabiliyetimizin varlığı irademiz dahilinde değildir ancak var olan kabiliyeti gayret ile kıymetli hale getirmek, idrak sahibinin en temel iradesi olsa gerektir.

İdeali olan insan, kabiliyetine gayretini ekleyerek emeline ulaşır. İddialı insan ise gayretinden güç almazsa, iddiasının tahakkuku tesadüfe kalmış demektir.

Başladığımız gibi bitirelim:

Kabiliyet gayret ile kıymet kazanır.

 

Duanızı eksik etmeyin efendim.