Kahvenin tadı hayatın dili

Hasan Ukdem

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki ihtiyaçlarımıza göre değil de günün furyasına göre alışveriş yapıyor, her türlü gereksinimimizi en tutulan markalardan görmeye çalışıyoruz. Bir kıyafetin üstümüz yakışıp yakışmamasıyla ilgilenmekten çok onun markasının görünüp görünmemesini önemsiyoruz. Hepimiz değilse de çoğumuz böyle yapıyor. Üstelik bunu öyle pervasız bir şekilde uygulamaya geçiriyoruz ki bu konuda bütçemizi aşıyor muyuz, milli ekonomiye zarar veriyor muyuz, bu duruma dinimiz ne der? Gibi sorular hiç akla gelmiyor.

Bu israf çarkının dönmesinde sosyal medyanın, televizyonun, gazetelerin v.s. etkisi büyük elbette. Ancak uzun yollardan, uzun yıllardan gelmiş bir millet olarak bu kadar kolay teslim olmamamız gerekirdi diye düşünüyorum. Şahsi bütçenin ne kadar önemli olduğunu anlatmak için şu kadarını söylemek yeter sanırım; yılda sayısız insan aşırı borçlandığı için ya intihar ediyor ya da psikolojik rahatsızlıklarla boğuşuyor. Milli ekonomimizin durumu ise bu davranıştan öyle olumsuz etkileniyor ki dışa bağımlılıktan kurtulamıyoruz yıllarca. Bir de ve en önemlisi dinimizin bu konuda bizi uyardığını, israfın karşısında durduğunu bilmeyenimiz yok sanırım.

Peki bütün bu olumsuzluklara rağmen, bu müsrifliği neden sürdürüyoruz? Özelde kendi imkânlarımıza zarar vermenin yanında genelde ülkemizin ve dünyanın rezervlerini heba ediyoruz. Bütün insanlığın hakkına girmekle kalmıyor, gelecek neslinde vebaline giriyoruz. Ormanlar azalıyor, sular çekiliyor, kutuplar eriyor, dağlar yontuluyor, yer altı zenginlikleri giderek yok ediliyor. Evet, bütün bunlar israf eden insanların dünyada varlığın her geçen gün çoğalmasından kaynaklanıyor. Oysa başka dünya yok.

Üç günlük ömür için, dünyanın dengelerini bozmak akıllıca bir davranış olmasa gerek. Bizden sonra da bu dünyada insanlar yaşayacak. Daha da önemlisi bizim bu dünyadaki serüvenimiz bitince yok olup gitmeyeceğiz. Burada yapıp ettiklerimizden sorumlu tutulacağız. Bize “israf etmeyin” diyen kudret elbette “niye israf ettin?” sorusunu soracak. Neresinden bakarsak bakalım, bu davranış biçiminin karşısında; ZARAR yazıyor.

Bir de işin içimize yansıyan, hayatımızı etkileyen yanları var. Kanaat etmeyen insan doyumsuzluğunu büyütüyor ve hiçbir şeyden mutlu olmuyor. Oysa mutluluk yetinmektir diyenler ne kadar haklı. Hayatta arzularına, isteklerine köle olmuş insanların en büyük düşmanlığı kendilerine yaptıklarını bilmeleri gerek. Fani dünyada her şey sınırlı. Zaman, yemek, içmek, gezmek her şey belli bir ömre bağlanmış, arzunun, isteğin bile bir ömrü var. Genç bir insanla yaşlı bir insanı gözlemlediğimizde görüyoruz ki bir yerde başlayan şey, bir yerde nasıl da yok olup gitmekte.

İsteğimiz en iyisinden ziyade, en temizi olmalı. Bu seçtiğimiz kıyafetten, tercih ettiğimiz arkadaşlara kadar böyledir. Hazdan, hızdan gerçeğin peşine düşmek ve menzile doğru yürümektir asıl olan, asil olan. Bu haftaki yazımızın konusuna uygun bir küçük anekdotla bitirelim inşallah.

Kariyer yolunda ilerleyen bir grup yeni mezun, eski üniversitelerindeki profesörlerini ziyaret için bir araya gelirler. Sohbet, sonunda işin ve hayatın stresinden şikâyet etmeye döner. Misafirlerine kahve ikram etmek isteyen profesör mutfağa gider ve yanında büyük bir termos içinde kahve ve porselen, plastik, cam, kristal olmak üzere değişik tarzda ve ucuz görünenden, pahalı ve hatta çok özel olanlarına kadar değişik kahve bardakları ile gelir. Herkes bir bardak secince, profesör şöyle söyler: ‘Fark ettiyseniz, tüm pahalı görünen bardaklar alındı ve geriye ucuz görünümlü, sade bardaklar kaldı. Kendiniz için en iyi olanı istemeniz normal olsa da, bu sizin stresinizin ve problemlerinizin kaynağı aslında. Emin olun ki, bardağın kendisi kahvenin kalitesine hiçbir şey katmaz. Çoğu zaman, sadece daha pahalıdır ve hatta bazı durumlarda da içtiğimizi saklar. !

Hepinizin aslında istediği kahveydi, bardak değil, ama bilinçli olarak en iyi bardaklara yöneldiniz ve sonra birbirinizin bardağına bakmaya başladınız. Hayat kahveye benzer, is, para ve toplumdaki konumunuz da bardaklar. Onlar hayati tutmak için sadece araçlardır ve seçtiğimiz bardak yasadığımız hayatin kalitesini belirlemediği gibi değiştirmez de. Bazen sadece bardağa odaklanarak kahvenin tadını çıkarmayı unuturuz. Kahvenizin tadına varın! En mutlu insanlar her şeyin en iyisine sahip değildirler. Sadece her şeyin en iyi şekilde tadını çıkartırlar.

Sevgiyle kalın.