Kara konuşanların oyunu!

Fatma Betül Felhan

Evvel zaman içinde dünya üzerinde bir bölge varmış. Burada herkes mutlu mesut yaşarmış. İnsanlar ırklarına renklerine bakmadan birbirleriyle komşu olur birbirlerine yardım edermiş. Kardeş toplumu denen toplum varmış.

Bu insanlar arasında iş bölümü varmış kimi ticaretle uğraşırken kimi esnaflık yaparmış kimi ise bu güzel toplumu korumak için asker yetiştirirmiş.

Bir gün dünyaya milliyetçilik  fitnesi yayılmış. Toplumlar kendileri üst ırk üst millet olarak görmeye başlamış. Ve birbirleriyle savaşmaya başlamışlar.

Bir gün bütün milletler kafalarını kaldırıp bu bölge deki insanlara bakmışlar. Buradaki insanlar hala kardeşçe hep birlikte yaşamaktaymışlar. Bu durumu kıskanmışlar. Fakat bu kıskançlıkları kendilerini düzelttirecek yerde bu toplumu dağıtmaya yok etmeye karar vermişler. Dedik ya kıskanmışlar yani kendilerinden olmayan bu güzelliğin herkeste yok olmasını istemişler. Bunun üzerine hemen harekete geçmişler. Kara kıyafetli kara kalpli adamlar heyetler halinde burada yaşayan milletlere kara cümleler kurmaya başlamış. Kurulan bu kara cümleler burada yaşayan insanların zihinlerini de karartmış. Ve hak isteriz diye başlamışlar bağırmaya. Hiçbiri düşünmemiş ne hakkı istediğini. Halbuki ellerinde bütün hakları mevcutmuş. Dağılmaya mahkum bir toplum muymuş yoksa bu kara kalpli kara kıyafetli adamlar mı ikna etmişler bilinmez. Bilinen şu ki daha önce komşu iken birden düşman olmuşlar. Bu bölgenin üstüne karanlık çökmüş. Adil düzen yıkılmaya başlamış. Kuş cıvıltılarıyla uyandıkları sabahlara bomba sesleriyle uyanmaya başlamışlar. Ve her şey mahvolduktan sonra anlaşılmış oynanan oyun.

Halbuki ne güzel toplummuş, imrenilecek, onun gibi olunmak istenecek. Verimli topraklarında verimli kardeşlikleri varmış. Severlermiş birbirlerini sevginin kaynağından ötürü. Hiçbir toplumda görülmemiş bir saygı varmış aralarında. Ta ki kara kıyafetli kara kalpli kara konuşan insanlar gelene kadar.

O adamlar geldikten sonra bu bölgede huzur olmamış. Yıllar sonra bir adam gelmiş ve bu toplumun birlik ve beraberliğini hatırlatmaya başlamış. Bununla ilgili çalışmalar yapmış. Tam başarı sağlayacakken bu adama da izin vermemişler. Kıskançlıkları hep bela getirmiş. Bütün kara kıyafetli kara kalpli insanlar toplanmış bu adamın üstüne gitmişler. Adam yılmamış. Fakat düzeltmeye çalıştığı millet ona ihanet etmiş. Ve daha sonra yine kuş cıvıltıları yerine bomba sesleri dinlemeye başlamışlar. Ve artık bu bombalar ordular arasına değil masum insanların bedenleri arasına düşmeye başlamış. Her masum öldükçe dünya yerinden sarsılmaya başlamış.

O güzel toplumu yok etmeye çalışanlar aynı düzen ile yok olmaya mahkumdur.

Herkes birbirini sevse çocuklar, genç kızlar ve erkekler ölmez sadece şarkı söylerlerdi.

Vesselam....