Kavramların içinin boşaltılması ve ahlak

Fatma Betül Felhan

Ahlak kavramının anlamını gitgide daraltıyoruz. Hatta son dönemde sadece namus kavramıyla eş değer şekle getirildi. Bir kadının veya erkeğin ahlaksızlığından bahsederken ikisinden birinin eşlerini aldattığı düşünülüyor. Oysaki ahlak bütün hayatı içerisine alan ve yaratıcının çizdiği yol doğrultusunda ilerlemek demektir. İçerisine hayatla ilgili her şey dahil edilebilir. Biraz önce verdiğim örnekte kadının veya erkeğin ahlaksızlığı cinsel olarak algılanırken bunların ehil olmayan işlerde çalışması algılanmıyor. Bir yerleri doldurmanın derdinde olan insanlar ahlaksızlık sınırları dışında görülüyor. Kendi kapasitesinin çok üstünde olan işlere başvurabiliyor ve iltimasla elde edebiliyor. Hiç bilmedikleri işlerden para kazanan insanları ahlaklı olarak algılayabiliriz mi?

 

Günümüzde eğitimde, siyasette, devlet kurumlarında ehil olmayan insanların bir yerlere gelmesi moda halini aldı. Sanki bir adama “bu işi nasıl mahvedebilirsin” diye sorulup bu tür yerlere getiriliyor. Eğitimin e’sinden anlamayan adamlar eğitimin en üst kurumlarında cirit atıyor ve kendi kapasitelerince –ki bu yetersizliği asla kabul etmezler- işler yapmaya çalışıyor. Ve eğitim sorunu gün geçtikçe daha içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Sadece eğitim mi siyaset de aynı noktada. Parti başkanları dış ve iç güçlerin kuklaları haline dönüşmüş. Bir terör örgütünü çok rahat bir şekilde savunabiliyor. Devlet kadrolarında da aynı problem en iyi yalakalık yapanlar ilk sıralarda yer alıyor.

 

Türkiye de ahlak kavramının yeniden tanımı yapılmalı. Milletçe genel ahlakımızı kaybetmek üzereyiz. Doktor olarak bizden kaynaklanan hatalardan dolayı ölen hastalarımız bizi üzmüyor. Öğretmen olarak yeni neslin ahlaksızlaşması bizi korkutmuyor. Muhasebeci olarak bu işin m’sinden anlamıyorken devleti zarara uğratmak bizim rüyalarımızı kaçırmıyor. Genel ahlakımızı ve özelde çalışma ahlakımızı yitiriyoruz. Günü kurtarmanın derdine düşüp ilerleme kaydetmiyoruz. Akademisyenler bilim üretmek yerine unvan edinme derdinde intihallerde bulunabiliyor. Bunlar bizi üzmüyor çünkü ahlak kavramını namus eşittir olarak kabul ediyoruz. Camilerimiz var içerisinde ahlaka uygun davranan Müslüman yok, okullarımız da çocukları ileri götürecek öğretmenler yerine ek ders hesabı yapan öğretmenler var. Devlet sistemlerimiz var fakat içerisinde en iyi yalan söyleyebilen en üst makamlarda. Siyasilerimiz var yalan makinasına dönüşmüş.

 

Ahlak ve adalet duygumuzu yitirmek üzereyiz. Mevcut iktidarın adı kalkınma ve adalet olmasına karşın kalkınmayla ilgilenip adalet kısmını maalesef göz ardı ediyor. Ehil olmayan kişileri önemli makamlara getirme cüretini gösteriyor. Cüret diyorum çünkü aynı toprak parçası üzerinde aynı gemi içerisindeyiz. Ve bu durum korkutucu bil hal almaya başladı. Ben bir eğitimci olarak artık eğitim kurumlarında iş bilmez, belirli güçlerin eli altında çalışan kişiler değil o işleri hak eden liyakat sahibi insanları görmek istiyorum. Yalakalık değil liyakat sistemiyle çalışan bir devlet hayal edin ve onu gerçekleştirin. Gün geçtikçe kaos halini alan eğitimi özellikle din eğitimini iyileştirici hamleler yapın ve hak eden insanları getirin.

Vesselam...