KAYBEDECEKSİNİZ

Hakan Bahçeci

            Yaptığınız ne kadar plan, program, proje, gizli ya da aşikâr faaliyet, her türlü oyun, bin bir tuzak velhasıl neyiniz varsa kaybetmeye mahkûmsunuz. Size diyorum, son devrin firavunları, tuğyanları, Karunları, zalimleri ve kuklaları…

            Kaybedeceğinizi biliyorum çünkü sizin gibiler tarih boyunca kaybettiniz. Zalimliğin, yok sayıp ezmenin, yok etmenin hiçbir tarihte nihayeti “nihai zafer “ olmamıştır. Zulümle abat olanın sonu berbat olur demiş eskiler. Bunu diyen eskiler, eskide kalmış değiller bilesiniz, sözün hükmü ayniyle bakidir.

Size diyorum, kendi çıkar ve rahatları uğruna dünyanın dört bir yanında her türlü oyunu, projeyi, planı hazırlayıp tüm dünyanın ve nimetlerinin kendi emellerine hizmet etmesine uğraş verenler… Bitmediniz, bitmeyeceksiniz biliyorum. Kazanmış olmayı bekliyorsunuz, kaybetmiş olmak aklınızın ucundan bile geçmiyor oysa aklınızın ucundan geçmeyen yüreğinizin orta yerinde görmek istemiyorsunuz.

Siz mesela, silah tüccarları; ürettiğiniz silahları satabilmek için yine kendi ellerinizle ürettiğiniz teröristleri masum insanları hiçe sayarak ülkelerin başına tasallut ettiniz. Savaş, çatışma, kargaşa, belirsizlik, anarşi ve dahası ürettiğiniz silahı için vazgeçilmeziniz. Atılan her bomba, sıkılan her kurşun cebinize kazanç olarak giriyor değil mi? Değil işte değil. Çünkü uğruna savaşılan, uğruna ölünen kutsal bir dava, yüce bir ideal değilse o kurşun serseri olur da sizi bulur yatağınızda.

 Yıllardır her türlü yolu deneyip her yolun size çıkmasını bekleyen patronlar, sizler de kaybedeceksiniz. Pazarlamadık bir şey bırakmadınız. Umutlarını aldınız insanlardan hatta çaldınız. Ne varsa insani değerler uğruna bir kenara bırakıp satmayı, daha çok harcatmayı arzu ettiniz. Dünyada ulaşamadığınız herhangi bir maddi zevk, itibar, makam mevki, şan şöhret kalmadı. İnsanlığı harcadınız. Yine de doyamadınız. Bu doyumsuzluğunuz bile sizin kaybettiğinize en büyük delil…

Dünyanın herhangi bir yerini herhangi bir şekilde kendi gözünüze, gönlünüze göre şekillendirmeye kalktınız. Ülkeleri bölüp parçalamak, küçük ve güçsüz bırakmak istediniz. Koca dünyayı masa başında parsel parsel paylaştınız, haritaları yeniden çizdiniz. Kazandınız mı? Toprağın sınırını belirleyen ölçeklerle küçültülmüş haritalar değildir. Toprağın sınırını ona “vatan” diyenler belirler. Ayrıca bu toprağın sınırı sadece üzerinden ibaret değildir, toprağın bir de altı vardır. Altı üzerinden daha çok insan barındırır.

Hazmedemediğiniz, varlığını kabullenemediğiniz, bu ülkeye ve bu toprakların evlatlarına saldırıp kast edenler, siz de kaybedeceksiniz. Bu millet sizin parmağınızla hizaya gelmez, sizin çizdiğiniz cetvelin ölçüsünü kabul etmez. Kazandığınızı düşündüğünüz her an kaybettiğiniz gerçeği beyninize vurur da vurur.

 Ulaşabildiğiniz yerler, sahne gücünüz, görüntünüz, debdebeli ve şaşalı hayatlarınız, armadalarınız daha neyiniz varsa bunlarla kazanmış gibi görünmeniz muhtemeldir. Kurduğunuz her tezgâhın sonucundan bir fayda umduğunuz, bir netice aldığınız ve hatta büyük zaferler kazandığınız vehmine ve sahteliğine kapılabilirsiniz. Lakin kazanmak bunlar değildir, atladığınız, bir türlü anlayamadığınız şey de bu olsa gerek; kazanmak dediğiniz şey, sizin sözlüğünüzde yazan değildir.