Türkiye, coğrafyasının kaderiyle yaşıyor. Depremler, seller, yangınlar… Her felaket sonrası hep aynı cümleyi duyuyoruz: “Hazırlıklı olsaydık, daha az can kaybı olurdu.” Peki, bu hazırlığı sadece afet öncesi eğitimle değil, afetin tam ortasında hayat kurtaran teknolojilerle sağlamak mümkün olamaz mı? İşte tam da bu soruya verilen en iddialı yanıt, E-Afet uygulaması.
Sıradan Bir Uygulama Değil
Bugün pek çok afet uygulaması cebimizde. Kimisi deprem verilerini bildiriyor, kimisi en yakın toplanma alanını gösteriyor. Kimi yalnızca bilgi akışı sağlıyor, kimi acil durumlarda tek tuşla yardım çağrısı gönderiyor. Ama bu uygulamaların ortak noktası, afet anının en kritik koşullarında çoğunun işlevsiz kalması.
E-Afet’in farkı tam burada ortaya çıkıyor. Çünkü E-Afet yalnızca veri sunmuyor, insan hayatını merkeze alıyor. İnternetin kesildiği, elektriğin olmadığı, iletişimin çöktüğü o en kritik dakikalarda devreye giriyor.
Üç Hayati Özellik
E-Afet’in öne çıkmasının üç temel sebebi var:
- Çevrimdışı Çalışma: Afet anında en büyük sorun iletişimin çökmesi. İnternet ve elektrik olmadan çoğu uygulama devre dışı kalıyor. E-Afet ise çevrimdışı modda bile yol gösteriyor. Bu, milyonlarca insan için fark yaratabilecek bir özellik.
- Yapay Zekâ Destekli Lojistik Planlama: Afet sonrası en çok zaman kaybettiren şey, yardımların koordinasyonsuzluğu. E-Afet, yapay zekâ ile kurtarma ekiplerini, lojistik hatlarını ve yardımları en hızlı şekilde organize edebiliyor. Yani sadece bireyleri değil, profesyonel ekipleri de destekleyen bir beyin gibi çalışıyor.
- Ses ve Bluetooth ile Enkaz Çağrısı: İletişim tamamen çöktüğünde dahi, uygulama ses ve Bluetooth sinyalleri üzerinden enkaz altındaki insanların yardım çağrısını ekiplere ulaştırabiliyor. Bu, hayatla ölüm arasındaki o ince çizgide umut ışığı olabilir.
Dünyadaki Rakipler Ne Sunuyor?
Dünya bu konuda boş değil. Ancak uygulamaların çoğu tekil işlevlere odaklanmış durumda.
- AFAD Acil Çağrı, devletin resmi uygulaması. Güçlü altyapısı var; tek tuşla acil çağrı yapılabiliyor, toplanma alanları görülebiliyor. Fakat çevrimdışı çalışmadığı için iletişim koptuğunda etkisi sınırlı.
- Deprem Uyarılarım ve Earthquake Turkey, deprem verilerini ve kullanıcı raporlarını anlık paylaşıyor. Fakat enkaz altındaki bir kişiye doğrudan çözüm sunmuyor.
- Japonya’nın Yurekuru Call ve Pocket Shelter uygulamaları, erken uyarı ve çevrimdışı yönlendirme konularında güçlü. Ancak yapay zekâ tabanlı lojistik yönetim ya da alternatif iletişim yöntemleri hâlâ eksik.
- Hindistan’ın Sachet uygulaması, çoklu afet uyarısı sağlıyor ama sadece bölgesel olarak kullanılabiliyor.
Yani tablo net: Dünya çapında birçok uygulama var, ama hiçbiri bir bütün olarak hem çevrimdışı, hem yapay zekâ destekli, hem de alternatif iletişim sistemlerini bir arada sunmuyor.
Neden Birinci?
E-Afet’i öne çıkaran şey, işte bu bütüncül yaklaşım. Dünyadaki uygulamalar parçalı çözümler sunarken, E-Afet hepsini tek çatı altında birleştiriyor. Afet anında saniyelerin hayat kurtardığı düşünüldüğünde, bu fark yalnızca teknolojik bir yenilik değil, doğrudan insan hayatına dokunan bir devrim.
Türkiye’den Dünyaya Model
Türkiye’nin deprem gerçeği, teknolojik çözümlerde öncü olmayı zorunlu kılıyor. E-Afet bu zorunluluğu avantaja çeviriyor. Yerel ihtiyaçlardan doğan bu uygulama, aslında küresel ölçekte örnek alınabilecek bir model sunuyor. Çünkü afetler sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın meselesi.
Son Söz
E-Afet, yalnızca bir yazılım değil. İçinde vizyon var, büyük gayret ve alın teri var. İnsan hayatına dokunan bir amaç var. Teknolojiye insani bir anlam katıyor. Bugün cebimizde taşıdığımız bu uygulama, yarın dünyaya ilham verebilir.
Ve belki de en önemlisi, yıllardır felaketlerden sonra duyduğumuz “daha hazırlıklı olmalıydık” cümlesinin yerini, “iyi ki E-Afet vardı” sözü alabilir.
Konya’da bu çalışmayı yapan arkadaşlarımı tebrik ve takdir ediyorum. Büyük bir hizmet olarak görüyorum. Canların kurtarılmasına vesile olmak, toplumun bilinçlenmesine fayda sağlamak ve hepsinden önemlisi Allah’ın rızasını kazanmak. Tekrar tebrik ediyorum. Başarılarınız daim olsun.