Kutuplaşmadan çürümeye: Muhaliflerin dönüşümü

Ömer Kocabaş

Ülkemizdeki muhalif kesimin hâlini gördükçe insanın morali bozuluyor, üzülüyor. Normalde yazmamız gereken birçok konu hakkında içimizden kalem oynatmak gelmiyor. Belediyelerle ilgili çok ciddi yolsuzluk iddiaları var. İş gizli tanıklardan falan çıktı. Aleni itirafçılığa, etkin pişmanlığa döndü. Banka hesaplarında milyonlarca liralar bulunuyor. Fakat belli kesim bu operasyonun siyasi olduğunu düşünmeye devam ediyor. Tuzu kuru muhalifleri anlarım. Dünyalıklarını yapmışlar, geleceğe dair bir endişeleri yok. Oturdukları yerden bu ülkeden olmaz kardeşim diye sallıya biliyorlar. Muhalefete konfor alanı oluşturup, sonsuz kredi verenler de yine bunlar…

Benim asıl üzüldüğüm geçim telaşında olan, bir belirsizliğin içerisinde debelenirken bunların peşinde koşanlar. Bugüne yeni değil, Kılıçdaroğlu’nun bir kumpasla CHP’nin başına getirilmesiyle yaklaşık 15 yılda adım adım getirildiler. Siyasi mühendislikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan nefret eden bir kitle oluşturuldu. Bu kitle muhalefetin, özellikle CHP’nin her yaptığını koşulsuz doğru görmeye başladı. Seçim dönemlerinde sorgulamadan, yapılan alâkasız ittifaklara kafa yormadan, gösterilen adaya tıpış tıpış gidip oy verdiler(!) Her seçim döneminde uydurma, şişirme anketlere inanıyorlar. Sonrasında ortaya çıkan tablo karşısında elbette hayal kırıklığı yaşıyorlar. Zararları sadece kendilerine olsa inanın umursamayıp kendi hallerine bırakacağız. Fakat sürekli şikâyet ederek, yandık, bittik edebiyatı yaparak çevrelerindeki insanları da hayattan soğutmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Hükümeti elbette eleştirecekler. Onlar inanmasalar da bizde hükümeti eleştiriyoruz. Fakat hükümetin karşısında alternatif olarak kimi koyuyorsunuz sorusuna adam gibi bir cevapları yok. Yıllardır bunlar hele bir gitsin, kim gelirse gelsin bunlardan daha iyi yönetirden öte dişe dokunur bir cevap alamıyoruz. Dön dolaş Özgür Özel’i bir lider olarak görme seviyesine kadar düştüler. Arkasından teneke çaldıkları Kılıçdaroğlu’nu arar hâle geldiler. Lafa geldiği zaman Atatürk’ün partisi dedikleri koskoca CHP nasıl bu kadar dar alana hapsedildi, beceriksiz kişilerin eline geçti vb. soruları elbette sormuyorlar. Çünkü oluşturulan fonlarla yönetilen muhalif kanallar sabah akşam hükümeti kötülediğinden sıra bir türlü muhalefetin beceriksizliğine gelmiyor.

Yolsuzluk iddiaları başta olmak üzere hükümette eleştirdikleri ne varsa bugün daha fazlası ana muhalefette var. Adamlar muhalefetteyken, sadece ellerindeki belediyelerle bu kadarını yapmışlar. Bir de iktidara gelseler ne olur, ne kadar ileri gidebilirler düşünmek bile istemiyoruz. Fakat hâlâ bunları savunmaya çalışıyorlar. Biz sözde yandaşız, hükümeti destekliyoruz. Fakat hükümeti, özellikle ekonomi, eğitim vb. konularda eleştirdiğimiz yazıları üst üste koysak Konya’dan Ankara’ya yol olur. Gönül rahatlığıyla yanlışa yanlış diyebiliyoruz. Muhalif kesim ise ana muhalefeti yapmışlarsa vardır bir bildikleri diyerek desteklemeye devam ediyor.

Böyle bir vasatın olduğu yerde hükümette açıkçası kendini çok zorlamıyor. Çünkü karşısında rekabetçi bir muhalefet yok. Muhalefet, ekonomi, eğitim başta olmak üzere temel sorunların üzerine gidip, alternatif çözüm önerileriyle hükümeti yönlendirmek varken kısır ideolojik tartışmalarla günü kurtarmaya çalışıyor. Gerçi muhalefetin ekonomi konusunda öneride bulunmaması ülke için daha hayırlıdır. Son seçim öncesi bir EYT gazı verdiler. Hükümet, sırf seçimi kaybetmemek için çok yanlış olan bu uygulamayı hayata geçirdi. Bugün ceremesini hepimiz çekiyoruz. Yönettikleri belediyelerin hâli, borçları, çalışanların grevleri, hacizler vb. bunları konuşmaya bile değmez. Çünkü muhalif kesime göre belediyeleri icraat yapacak ama hükümet engel oluyor. Gülmeyin, bu ezberle adamlar iki yerel seçim kazandılar. Şehirlerimizin geleceğinden 10 yıl çalındı. Muhalif inat ve inşa edilen korku sayesinde koskoca İzmir, devasa bir köye dönüşmüş durumda. Gerçi İzmirliler hâllerinden memnun gözüküyor. Laf söylemek bize düşmez. Onların bize hakaret ettikleri gibi bizim de onları aşağılayacak hâlimiz yok. Duracağımız yeri biliriz, herkesin tercihine saygımız sonsuzdur.

İşte böyle dar bir vasata ülkeyi hapsettiler. Gündem diye konuştuğumuz şeylerin ele alınır bir tarafı yok, çok sıkıcı. Bunlardan bahsetmeyip, alternatif şeylerden konuşunca da gerçekleri görmezden geliyorsun diye eleştiriliyoruz. Gerçek tam anlamıyla bu. Eksiği yok fazlası var. Fakat bunları konuşmanın bize bir faydası yok ki. İktidarı destekleyen kesim de, muhalifler de belli bir ezberi satın almış şekilde konuşuyor. Karşısındakinin ne söyledi pek umursanmıyor, haklı görünmek için konuşuluyor. Elbette öyle olmuyor. Kutuplaşıyoruz teranesinden bahsetmek istemiyorum. O aşama belli bir kesim için geride kaldı, çürüme başladı. Sabahtan akşama kadar sadece kendi görüşünü yansıtan haber kanallarını izleyenlere ne anlatılabilir ki. Bahar bitti, yaz geldi. Çıkın sokağa biraz hava alın…