Memleketten insan manzaraları

Ömer Kocabaş

Küresel ısınma, kuraklık son dönemin moda gündem maddeleri arasında yer alıyor. Aynı şekilde ülke gündeminde de bir kuraklık söz konusu. Ekonomi, siyaset, dış politika, virüsle mücadele vb. konularda aynı şeyleri konuşup, benzer tartışmaları sanki ilk defa yapıyormuşuz gibi hararetli hararetli konuşuyoruz. Diğer yandan bu ülkede milyonlarca insan yaşıyor bu da milyonlarca farklı hikâye demek. Biraz bu hikâyelere odaklanmak bizi gündemin birçoğu klişeleşmiş maddelerinden kurtaracaktır.

 Geçtiğimiz hafta gündeme damga vuran olaylardan birisi Bursa İnegöl'de kendini arayan adamdı. Haber başlığını okuduğumda lise dönemimizde moda olan Kendini arayan adam, kendimi buldum gibi hidayet öykülerini anlatan kitaplar geldi. İşin aslı farklıymış. Arkadaşlarıyla içki içen inşaat işçisi Beyhan Mutlu arkadaşlarına haber vermeden farklı bir inşaatta uyuyup kalmış. Ormanlık alan olduğu için Mutlu'nun kaybolduğunu sanan arkadaşları UMKE ekiplerine haber vermiş. Üç saat sonra uyuduğu yerden kalkan Mutlu, kalabalığın birini aradığını görünce yardımcı olmak istemiş. Bir süre sonra aranılan kişinin kendisi olduğunu öğrenince de ben buradayım demiş. Bir anda dünyada bile haber olan Mutlu'nun rahat ruh hâli belki şu ara hepimizin en çok ihtiyaç duyduğu şey.  Mutlu, habercilere dünyanın gündemine girmişim ama dünya umurumda değil diyebilecek kadar soy isminin hakkını veriyor.

Gazetelerde hep olumsuz haberleri görmeye alışınca iyi, eskilerin olumlu anlamda ibretlik diye nitelediği, moda deyimle başarı öyküsü olarak sunulan haberlere ayrı bir ilgi gösterir olduk. Öğrencilik döneminde tarlada çalışırken fotoğrafını paylaşıp orak tutan ellerim günün birinde neşter tutacak diyen Oğuzhan Semercioğlu okulunu bitirip başarılı bir cerrah olmuş. Semercioğlu'nun kendi azminin yanında ailesinin desteği de daha sonra haberleştirildi. Osmaniye'nin Kadirli ilçesinde yaşayan çiftçi ilkokul mezunu anne ve babası sadece Oğuzhan'ı değil, beş çocuğunu da okutup meslek sahibi etmişler. Aileyi tanıtan haberin başlığı bu kerpiç evden bir cerrah, bir polis, bir öğretmen iki de mühendis çıktı.

Şimdiki velilere kalırsa bırakın beş çocuğu, bir çocuğu okutmak için bile nasıl planlama yaptıklarını anlatırlar. Kreşle başlayan hikâye oradan özel okula, kurslara sonunda da bir özel üniversiteye dayanır. Bir çocuğu okutmak için yaptıklarını da fedakârlık olarak sunarlar. Onlara göre başka türlüsü, özellikle de devlet okullarıyla iyi bir eğitim mümkün değildir. Kendilerinin yapıp ettikleriyle kenara çekilseler neyse. Millete de kendilerini örnek gösterip, çocuklarına benzer imkânları sağlayamayan ailelerin canlarını sıkıyorlar.  O ailelerin çocuklarının da yarışa moral olarak birkaç sıfır geriden başlamalarına neden oluyorlar.

Hâlbuki gerçek anlamda okumak isteyen biraz kapasitesi de varsa gayret gösterdiği sürece mutlaka okur. Okumaya niyeti ve gayreti olmayana ise ne yaparsanız boş. Ailesinin binlerce lira harcamasına rağmen düzgün eğitim alamayan, kıytırık bir özel okulun kıytırık bir bölümünden alınan üniversite diplomasıyla gezenlerden nedense pek bahsedilmiyor. Özel okul eşittir garanti eğitim olarak sunuluyor. Osmaniyeli bu aile gibi binlerce örnek var. Bunların basınımızda özel okul ilanlarından daha fazla yer bulması gerekiyor.

Geçtiğimiz hafta yaşanılan bir diğer ilginç olaysa polis tarafından çökertilen sahte para çetesinin yöneticilerinden birisinin sahte parayla aldığı sahte içkiden ölmesi oldu. İster kader deyin isterseniz de ilahi adalet her yönüyle trajik bir olay. Bu haberde dikkat çeken bir diğer ayrıntı da artık sahte parada bir pazarlama aracına dönüşmüş. Sahte parayı üretenler kendileri piyasaya sürmek yerine yüzde 40 komisyon ile satıyorlarmış. Parayı sahte olduğunu bilerek satın alanlar yavaş yavaş harcayarak dolaşıma sokuyorlarmış. 21. yüzyılda elbette her şey değiştiği gibi kalpazanlık da kendine göre bir dönüşüm yaşamış anlaşılan.

Memleketimizde olumlu ve olumsuz manada her gün yüzlerce olay yaşanılıyor. Biz bunların büyük bir kısmından özellikle de olumlu olanlarından iletişim araçları ne kadar gelişirse gelişsin haberdar olamıyoruz. Kısır gündem maddeleriyle, bize sunulan suni gündemlerle oyalanmamız bekleniyor. Biraz bakış açımızı genişletip, odak noktamızı değiştirirsek, farklı hikâyelerle kendimizi daha iyi hissedeceğimiz muhakkaktır.