MESCİD-İ AKSA’DAN SELAM VAR!

Esra Doğan

İlk Kudüs ziyaretimdi. Yıllardır gözümde canlandırdığım Kudüs’ü görme, birçok peygamberin ayak bastığı yerlerde yürüme, ilk kıblemiz olan mekanda namaz kılma, Peygamberimiz (sav)’in Miraç yolculuğuna çıktığı ve O’nunla değerlenen bu kutsal yerde bulunma şerefine nail eyleyen Rabbime şükürler olsun.

Gözümde canlandırdığım Kudüs dedim ya; haberlerde gördüğüm, sosyal medyada okuduğum kadarıyla gözümde canlanan Kudüs…  Filistinli kardeşlerimize zaman zaman zulmeden İsrail askerlerine buğz ettiğimle kaldığım Kudüs…

Gidip gördüğümde anladım ki; gözümde canlandırdığım Kudüs’le aslolan Kudüs arasında çok fark var…

Zulmün zaman zaman yapıldığını düşündüğüm için kendimden utandım. Düşünün ki; namaz kılmak için Mescid-i Aksa’ya İsrail askerlerinin kontrolünde giriyorsunuz. Kafalarına göre şüphelendikleri kişilerin pasaportunu soruyorlar, çantasını kontrol ediyorlar.

Namaz kılmak için mescide Yahudi zihniyetinin esareti altında giriyorsunuz. Bu Müslümanlar için çok acı bir durum…

Türklerden aşırı şekilde çekiniyor askerler. Gözlerimizin içine bakamıyorlar, yanımızdan tek başlarına geçemiyorlar. Türk korkusu kazınmış beyinlerine, onun için de sevmiyorlar Türkleri.

*********

Dört gün kaldım Kudüs’te. Her günüm dolu dolu geçti. Mescid-i Aksa’da namaz kılmak herkese nasip olsun inşallah, huşusu ve tadı bir başka.

Kubbetü’s-Sahra ise her zaman göz kamaştırıyor. Mescid-i Aksa’nın hemen birkaç adım ötesinde. Aksa kadar etkilemedi beni. Bu şaşaalı yapı, Mescid-i Aksa’yı yıkma politikası güdenlerin, Müslümanları bununla kandırmak için yapılmış gibi geliyor. Mescid-i Aksa’yı gölgede bırakma çabası ya da.

*********

Anlatılacak o kadar çok şey var ki; sorgulanacak, muhasebe edilecek, hesap sorulacak, iç hesaplaşma yapılacak…

Filistinli kardeşlerimizle namaz vakitlerinde Mescid-i Aksa içerisinde sohbet ettik. Türkiye’ye selamları var. Bizim bir ayağımızın sürekli orada olmasını istiyorlar, “sizden güç alıyoruz”, diyorlar.

Cuma gecesi Aksa’da son vakitlerimizdi. Orada samimi olduğumuz kardeşlerimizle vedalaşırken duygusal anlar yaşadık. Ekibimizden bir arkadaşımız buralar size emanet dedi, Filistinli kardeşlerimizin sözleri bizde büyük etki bıraktı.

“Allah’ın izniyle emanete sahip çıkacağız son nefesimize kadar, yalnız sizler de buranın inşallah Fatih ve Fatihaları olacaksınız. Burayı esaretten sizler kurtaracaksınız Allah’ın izniyle.” dediklerinde, bize yüklenen misyonu bir kez daha anladım ve bu konumda mıyız sorusunu defalarca sordum kendime, yanıt alamadım.

Esaret altında olunsa da sabahın dördünde herkes yollara dökülüyor, Aksa’yı öksüz bırakmayıp namaza koşuyor. Düşündüm; neden bizler bu kadar rahat halde olmamıza rağmen sabah namazı için camilerimize koşmuyoruz çoluk çocuk, kadın erkek, genç ihtiyar? Neden ümmet bize bir misyon yüklerken bizler kös kös oturuyoruz?

Şükrümüz mü az, yoksa şükredecek şeylere sahip olmadığımızı mı düşünüyoruz?

Vallahi hesap veremeyiz!

Özgürlük, en şükredilesi nimet… Neden özgür olmamıza rağmen sabah namazlarında mahalle camilerimize koşmuyoruz?

Bu bir seferberlik ilanıdır! Çoluk çocuk, kadın erkek, genç ihtiyar hep birlikte sabah namazında camilere koşma seferberliği ilanıdır!

Bugün değil de ne zaman?

Sen değilsen kim?

Haydi hep birlikte bunu başaralım. Hep birlikte bu seferberliğe katılalım. Vakit geç olmadan, geç kalmadan Allah’ın huzuruna duralım. Bilelim ki; O’ndan başka sığınağımız yok, O’nun razı olduğu kullar olmakla başlayalım yolculuğa, dünyamız da mamur olsun ahiretimiz de.