Mevsimler yine bildiğimiz gibi hala dört çeşit. Lakin her şey bir başka oldu. Artık mevsimler futbol deyimiyle sarkık libero gibi öne ve arkaya geçişler yapıyor. Mesela son 5-10 yıldır olduğu gibi kış mevsimi çoğunlukla 1-2 ay geç geliyor. Ya da bahar mevsimi gibi 1-2 ay erken geliyor. Bazen de dört mevsim bir arada etkisi görülüyor.
Kar veya yağmur bazen hasretle bekleniyor. Yol ve ulaşım alt yapısının eksiklikleri nedeniyle çoğu kere yağan yağmurlar nedeniyle yerleşim yerlerinde sel ve taşkınlar yaşanıyor. Mevsim gereği yaşanan yağış artışları ile rahmet afete dönüşebiliyor. Yoğun kar yağışı ulaşımı zorlaştırıyor, yolları kapatıyor ve ölümcül kazalara yol açıyor. Yükseltili alanlarda biriken kar çığ düşmesine yol açtığı gibi eriyen karlar sel ve afet gibi derelerin debisini yükseltip tehlikelere yol açabiliyor.
Bahar mevsiminde kuş cıvıltıları ve yeşeren yapraklar kış mevsiminin kasvetli ve soğuk günlerinden kurtuluşu sembolize ediyor. Yaz sıcaklığı gönül rahatlığıyla yeryüzünde salınmaya, gezip dolaşmaya vesile oluyor. İnsan hayatı içinde mevsimlerin türbülansı gibi sosyal hayatımız tıpkı bir devran döngüsü içinde bir o yana bir bu yana sarkaç halinde gidip geliyor. Ağaçların sonbaharda yaprak döktüğü gibi insan yaşamın fazlalıklarından, kuruyan dallarından isterse kurtuluyor. Kış mevsiminde karla örtülü doğa gibi dinlenmeye çekiliyor. İnsan dinginliğe ve içine dönüp geçmiş günleri ve hayatı süzüyor. İnsanoğlu ve kızı gelen bahar aylarını doğanın yeni sürgün dalları ve yepyeni yeşil yaprakları gibi boy veren düşünsel açılımlar ile karşılayabilir. Yaz günlerinin rahatlığına benzer şekilde bireysel huzur ve duyuşa yönelebilir.
Eskiden turfanda denilen mevsimine göre çıkan sebze meyve yeme alışkanlığı vardı. Turfanda deyince biz Türklerin Turfan bölgesinde yetişen taze, bereketli ve sağlıklı ürünler için verdiğimiz bir isim idi. Bağ ve bahçeler ona göre şenlenirdi. Pazara mevsimine göre çıkan ve beklenen turfanda ürün gelirdi. Sebze ve meyve üretimindeki teknolojik gelişmelerle birlikte artık ürünün çıkacağı mevsimi beklemeden dört mevsim üretim yapabiliyoruz. Sera üretimi, örtü altı üretim, topraksız üretim, bitkilere ve hayvanlara doğal ve suni karanlık ve ışık efekti hatta müzik dinleyerek dört mevsim üretkenliği sağlıyoruz. Doğal olan ile sağlıklı ürün ile GDO'su ve genetiği değiştirilmiş gıdaların görselliği ve sağlığımızı tehdit yönünü de kışkırtıyoruz. Ata tohumundan üretilmiş ürünleri yerken aldığımız aromatik koku, damaklarımızda bıraktığı lezzet ve nefaset ile soyu kesik tohumların verdiği tatsız tuzsuz tat arasındaki fark ise izahtan varestedir.
Mevsimlerin döngüsü artık ilkokuldayken duvarda gördüğümüz mevsim tabloları gibi periyodik aralıklarla gelmiyor. Karma aşı gibi geçişkenliklerle geliyor. Hayatımız ise tam da koşuşturmaca içinde dört mevsim gibi fırıl fırıl dönüp dururken ve geçen zaman hükmünü irade buyuruyor. Arada yaprak dökmeler, kurumalar, esen rüzgarlar ve fırtınalar, akıp geçen seller ve dinginlikler de eksik olmuyor. İnsan düşünsel olarak değişip dönüştüğü gibi fiziksel olarak ta zaman içinde başkalaşım geçiriyor. Ağaran ve dökülen saçlar, üç beş santim boydan kısalmalar, sürekli ağrıyan bel ve dizler, kalınlaşan ve Türk kasına dönüşen bel çevresi ve göbek ile Cahit Sıtkı Tarancı'nın otuz beş yaş şiirinde söyleyin aynalar hangisi benim dediği çocukluk, gençlik, yetişkin ve yaşlı halleri tıpkı bu mevsimlerin döngüsüne benziyor.
İnsan oğlu ve kızı bu halleri de ya gönül hoşluğu ile kabul ediyor, kendiyle barışık yaşıyor. Ya derde tasaya kapılıp anoreksiyalar gibi takıntı yapabiliyor. Parası pulu olanlar ise görece tadında ve kıvamında estetik ile, saç boyası ile takma kirpikle, botoks ile ve zayıflamak için olmadık diyet ve rejimlere başvuruyor. Dolayısıyla kılık ve kıyafetteki çeşitliliği de eklersek kim genç kim yaşlı hatta trans ve androjen profiller nedeniyle hangi cinsten olduğu artık kabaca söylenemiyor.
Şarkılar ve türküler bizi anlatır derler. Ezgilerin ve melodilerin dili bize insanın yeryüzündeki dört zindanını/ mevsimi/ hatta daha fazlasını söyler. İranlı sosyolog Ali Şeriati' nin insanın dört zindanı adlı eseri ise yer yüzündeki insanın dünyadaki konumuna işaret eder. Dert insanı söyletir derler. Hemen aklıma geliveren bazı eserler şöyle: Müzeyyen Senar'dan "ömrümüzün son demi" şarkısının mısraları, Mehmet Erenler' den yer damar damar, insan kısım kısım türküsünün dinginliği, "hem okudum hem de yazdım yalan dünya senden bezdim" türküsünün anlamlı sözleri, "seyyah oldum şu alemi gezerim, gün akşam oldu bir dost bulamadım" demenin sık sık hatırlanması ve vefasızlıklar, Ümit Tokcan'dan "üryan geldim üryan giderim" deyişi ve uzun havası, Pir Sultan Abdal'dan "insan olmaya geldim" dizeleri, Hasret Gültekin’den "bir insan ömrünü neye harcamalı", Ahmet Kaya'dan "hani benim gençliğim, uçurtmamı vurdular anne dizeleri ile bir yanım bahar bahçe, diğer yanım yaprak döker, Kazancı Bedii'den "tükendi nakdi ömrüm" gazelinde ve ...ila ahir yüzlerce yerli hatta yabancı müzik eseri bize bu dünyada yaşanmışlığa dair elem, sevinç, kahır, acı, neşe, vefa ve teselli ezgileri hem fikir verir hem de derman olur.
İnsanın dört mevsimi başlıklı yazıda “Mevsimler bize değişimi hissettirir, mutluluk ve hüznü, sevinç ve acıyı içlerinde taşır. Hangisinin neyi getireceğini bazen kestiremeyiz. Tatil için beklediğimiz yaz mevsimi, aynı zamanda sevdiklerimizin bir kısmından ayrılıktır. Hazırlığı zahmetli olduğu için pek özlemediğimiz kış ise kartopu ve kardan adam eğlencesinin yanında aile değerlerini en çok hissettiğimiz mevsim olmaktadır. Bunların yanında mevsimlerin zaman bakımından üzerimizdeki etkisi muazzamdır. Bize onun akıp gittiğini, bir an aksamadan gitmeye devam ettiğini, iyi değerlendirilmesi gerektiğini hissettirir. Mevsim ile zaman kardeş mi bilmiyorum ama birlikte seyahat etmeyi seven iki arkadaş oldukları kesin. Kur’an’da “bu günleri insanlar arasında döndürürüz” buyruluyor. (Al’i İmran suresi:140) Burada kastedilen herhalde bazen düşmanın bazen de bizim galip geleceğimizdir. Ayette ilgimi çeken husus “döndürürüz” kelimesi (nudâviluhâ). Devlet kelimesi de aynı kökten geliyor. Bizim devlet yönetimi için kullandığımız idare kelimesi de döngüsellik manasını ihtiva ediyor. Bu güzel ama ayrı bir konu” yaklaşımı manidardır. (https://sozvekalem.com/insanin-dort-mevsimi-tr-678.html)
Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinden Yrd. Doç. Dr. Ramazan SEVER tarafından bu konuda dört mevsim değil doğal mevsim kavramı öneriliyor: “Mevsim kelimesi mevâsim kelimesinden türemiş olup, bir şeyin belli bir özel vakti ve zamanı anlamına gelir. Astronomik mevsim, matematiksel (meteorolojik) mevsim, doğal mevsim gibi bilinen mevsimlerin yanında bazı sosyo-kültürel ve ekonomik etkinliklerin başlangıç ve bitiş zamanlarına göre tanımlanmış değişik mevsim adları da kullanılmaktadır.
Mevsim kavramı genellikle matematiksel veya meteorolojik mevsimleri ifade eden ve yılın aşağı yukarı eşit dört bölümü için kullanılan bir kavramdır. Söz edilen mevsimlerin meydana gelme nedeni; Ekliptik (yörünge) düzlemi ile Ekvator düzlemi arasındaki 23°27' lık ya da Dünya ekseninin ekliptik düzlemi arasındaki 66°33' lık açı farkıdır. Aralarında en az 18° ve en fazla 23°27' arasında değişen, yıl boyunca bu limitler de azalıp artan bir açı vardır. Başka bir ifadeyle Dünya Güneş etrafında hareket ederken, yörüngesine eğiktir. Bu nedenle Dünya üzerindeki herhangi bir nokta Güneş ışınlarını bazen dik ya da dike yakın, bazen orta eğiklikte, bazen de çok eğik olarak alır ve mevsimler oluşur.
Yeryuvarı üzerinde ilkbahar, yaz, sonbahar, kış olarak bilinen klasik dört mevsim ayrımı sadece Orta Kuşak Bölge Ülkelerinde görülürken, Ekvatoral Kuşakta ve Kutup Bölgelerinde yılın mevsimlere bölünmesi söz konusu değildir. Örneğin, Labrador’da yaşayan Eskimolar için sadece yaz ve kış olmak üzere iki mevsim, Burma’da ise soğuk, sıcak ve yağışlı mevsimler vardır. Gelişmiş pek çok ülkede, uygulamalarda matematiksel mevsimin yanıltıcı yönü bilindiğinden, duyarlılığı daha fazla olan doğal mevsim eğitimi verildiği bilinmektedir. Ancak buna bağlı olarak kullanılan halk takvimi ve halk meteorolojisinin bile, değişen iklim olayları nedeniyle, zaman zaman bu takvimlerin belirlediği tarihlere tam olarak uyması beklenemez.” (Yrd. Doç. Dr. Ramazan SEVER, Coğrafya Öğretim Programlarında Doğal Mevsim Kavramı, Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi, Doğu Coğrafya dergisi, 2005-13, sf:117-134)
Dört mevsim demişken bu isimle konçerto yazmış ünlü besteci Vivaldi’yi anmadan olmaz. Dört Mevsim (İtalyanca: Le Quattro Stagioni), İtalyan besteci Antonio (Lucio) Vivaldi'nin en meşhur ve en sık seslendirilen eseridir. Vivaldi'nin en ünlü yapıtı olmakla beraber aynı zamanda tüm sanat tarihinin de en ünlü müzik eserlerinden biridir. Özgün içeriğe sahip konçertoların her biri, adını aldığı mevsimin özelliklerini yansıtır. Örneğin ''İlkbahar'' da kuşların şarkıları solo kemanların kuş seslerini taklit eden fazla süslemeli soloları, "Kış" bölümünde yağmur damlalarını taklit eden kemanların telleri çekerek düşen yağmur damlaları efekti yaratması gibi müzikal etkiler kullanılmıştır.
Vivaldi For Seasons
https://www.youtube.com/watch?v=GRxofEmo3HA
Eserin ilginç yanlarından biri de kendi içinde kurulmuş olan düzendir. İlkbahar ve Sonbahar konçertoları daha çok doğa olayları ile ilgilenirken, Yaz ve Kış konçertoları, doğa olaylarının insanda yarattığı çaresizlik, endişe gibi duygularla bağlantı kurar. İlkbahar'da ılık rüzgarların sakin bir dere üzerindeki süzülüşü gibi müzikal bir hava yaratılırken Kış bölümünde insanların dişlerini soğuktan titretecek kadar sert bir kış mevsiminin betimlenmesi gibi. Eserin tümü ortalama seslendirme süresi 40-43 dakika arasında icraya ve tempolara göre değişmektedir. Her konçertonun ortalama süresi ise aşağıdaki gibidir; İlkbahar: 10 dakika, Yaz: 11 dakika, Sonbahar: 11 dakika, Kış: 9 dakika sürmektedir. (https://tr.wikipedia.org/wiki/Dört_Mevsim_(Vivaldi)#:~:text)
Ressamlarda dört mevsimle ilgilenmiştir. Mevsimler veya Dört Mevsim, İtalyan sanatçı Giuseppe Arcimboldo tarafından üretilen dört mevsimi sembolize eden tablo setidir. Giuseppe Arcimboldo (1527, Milano-11 Temmuz 1593, Milano), İtalyan ressam, mimar, sahne tasarımcısı, mühendis ve sanat danışmanıdır. Resimlerinde meyve, sebze, hayvan, kitap gibi birçok nesneyi, insan portrelerini andıracak şekilde düzenlemiştir. Arcimboldo, dört mevsimi anlatan seti 1569 yılında İmparator II. Maximilian için hazırlamıştır. Her biri, ilgili mevsime ait meyve, sebze ve bitkilerden oluşan bir profil kralın portresini göstermektedir.
İlkbahar, başı sola dönük, çeşitli çiçeklerden oluşan bir kadın figürüyle temsil edilir. Figürün tamamı çiçeklerden oluşur; yüz ve dudaklar gül yaprakları ve tomurcuklarından, saçlar renkli ve yemyeşil bir buketten, gözler ise belladonna meyvelerinden oluşur. Boynu bir papatya kolye süslerken, vücudu farklı şekillerdeki yapraklardan oluşan uçsuz bucaksız bir ormanla kaplıdır.
Yaz, İlkbahar'ın aksine, sağa bakan ve çiçeklerden değil, meyve ve sebzelerden oluşan bir kadın tarafından da tasvir edilmiştir. Kirazlar saçlarının kenarlarını süsler ve üst dudağını oluşturur; yanağı şeftaliden, burnu salatalıktan, kulağı patlıcandan ve kaşı buğday başağından yapılmıştır. Elbisesi samandan yapılmıştır ve göğsünü bir enginar süsler.
Sonbahar, sola bakan sert hatlı, asık suratlı bir adam tarafından temsil edilir. İki armut ve birkaç sebzeden oluşan boynu, ahşap çıtaları söğüt dallarıyla birbirine bağlanmış, kısmen tahrip olmuş bir fıçıdan çıkar. Yüzü, özellikle yanağı ve burnu elma ve armuttan, çenesi nardan, kulağı ise incir şeklinde bir küpeyle mantardan oluşur. Dudakları ve ağzı kestaneden yapılmıştır. Saçları üzüm salkımlarından ve başlığı balkabağından yapılmıştır.
Kış, derisi buruşuk bir gövde olan yaşlı bir adam olarak tasvir edilmiştir; odunun aşınmaları ve şişkinlikleri yaşlılığın cilt kırışıklıklarını temsil eder. İnce ve bakımsız sakalı küçük dallar ve köklerden oluşur; ağzı iki mantardan oluşur. Gözü kütükteki siyah bir yarık, kulağı ise kırık bir daldan geriye kalan kısımdır; saçları, sırtında bir dizi küçük yaprakla birlikte gelen bir dal karmaşasıdır. Çıplak bedeni yalnızca, adamın göğsünden bir dalda asılı duran limon ve turuncu renkleriyle canlanır; turunçgiller İtalya'daki tek kış meyvesidir. (https://en-wikipedia-org.translate.goog/wiki/The_Four_Seasons_(Arcimboldo))
Dünyanın mevsimlerinin değişkenliği onun iradesinde değil. Kışın arkasından ilk baharın gelmesi ilahi bir takvime tabii. İnsanın gençlik gibi mevsimleri de aynı kadere tabii, geri döndürülemez. Lakin insan kendi şartlarını düzeltmek suretiyle ömürde olduğu gibi her anda görülebilecek döngüsellik içinde kendi mevsimini arzu ettiği şekilde değiştirebilir. Huzursuz olduğu çevreyi terk ederek mevsimini sonbahardan ilk bahara doğrudan aktarabilir. Karamsarlığa iten insanlardan, günaha sokan ortamlardan uzaklaşarak kışını yaza çevirebilir. Çevirmelidir. Zira hayatımız döngüseldir. Rotasını belirlemek bize bağlı. Her gezegenin güneşi bellidir, seçemez. İnsan kendi rotasını da, güneşini de mevsimini de yörüngesini de seçmekte özgürdür. (https://sozvekalem.com/insanin-dort-mevsimi-tr-678.html)
Mevsimler dönüyor. Dört mevsimin görülmediği yerlerde bile yağmurun fazlaca yağdığı veya senenin başka zamanlarına nazaran sıcaklık bakımından farkların görüldüğü dönemler var. Dünya dönüyor, gezegenler dönüyor ve dahi güneş de. Mevlâna Celaleddin Rumi ve Mevlevi dervişler de muhtemelen evrendeki bu dönüş ritmine eşlik etmek üzere zikir ve sema yapıyor.
Hülasa hayatta mevsimler gibi değişim ve dönüşüm esastır. Geçen günlerimiz öyle ya da böyle acı tatlı, iyi kötü geçti gitti. Kalan günlerimizi olumlu yaşayalım. Yönümüz hayra, iyiye ve güzele olsun. Şairin dediği gibi her zaman ömrümüzün son demi birlikte geçsin dediğimiz kıvamda kalalım. Hayatın hangi evresinde olursak olalım ümitvar olalım. Böyle gelmiş böyle gitmez veya yaş yetmiş işi bitmiş veya emekli adam hayatının sonbaharına gelmiş diye enseyi karartmayalım. Sait Faik Abasıyanık'ın dediği gibi bir insanı(dünyayı) sevmekle başlayacak her şey ve şairin daha motorları maviliklere süreceğiz söylemi ve motivasyonu ile hayata asılmalıyız. Esen kalın, sağlıcakla kalın.
Öyle bir yerdeyim ki-Ahmet Kaya