MİLLET TRAFİKTİR!...

Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal

Ülkemiz hayırlısıyla, eğrisiyle doğrusuyla, öylesiyle böylesiyle bir genel seçimden daha çıktı. Ortaya çıkan tabloda ülke vatandaşlarımız hiçbir partiye, 2002 yılından bu yana yaptığının tersine, tek başına iktidar olma fırsatı vermeyecek şekilde takdir hakkını kullandı. Öncelikle yapılması gereken milletimizin bu kararına saygı göstermek, bu bir.  Sonra milletin hiçbir partiye tek başına iktidar fırsatı vermediği, 4 partiyi belli oranlarda desteklediği bu oy haritasını, ülkemiz çıkarlarını ilk maddeye koyarak doğru okumak gerekir, bu iki. Milletin 7 Haziran seçimleri sonrası, yıllardır muhalefette kalmasına rağmen hala tek başına iktidar olacak çoğunluğu sağlayacak oy oranına sahip olmayı bırakın, birinci parti dahi olmayı fırsatı bile vermediği partilerin (CHP, MHP) adeta başarısızlıklarını ört bas etmek için ortalığı yapmacık zafer çığırtkanlık naraları atarak inletmelerini halkımız görüyor, bu üç. İsteyen kendine göre bir çok nedenler sıralayabilir ama son yapılan genel seçimin tek ve kesin galibi HDP’dir, bu da dört. Seçimin kaybedenleri ise yıllardır ülkeyi tek başına iktidar partisi sıfatıyla yöneten, belli oranlarda da olsa ekonomi, sağlık, alt yapı hizmetleri başta olmak üzere bir çok alanda 2002 yılıyla karşılaştırıldığında önemli mesafeler kat etmesine rağmen, son seçimden yine birinci parti olarak çıkan ama tek başına iktidar olacak kadar milletin takdirini kazanamayan, daha ülke olarak psikolojik ve moral açısından hazır olmamamıza rağmen, vatandaşlarının çok büyük kesimi tarafından tam olarak algılanamayan hatta tek adamlığa gidiş şeklinde yorumlanan, halkının büyük çoğunluğu tarafından tedirginliğe yol açan başkanlık sisteminin neredeyse seçimlerin önüne geçmesini önleyemeyen ve cumhurbaşkanının sanki bir partinin genel başkanıymış gibi hem gereğinden fazla mitingler düzenlemesi hem de AK Parti yönetiminin, Genel Başkanları Davudoğlu’nun adeta ikinci plana düşürülmesi pozisyonuna düşmesini engelleyemeyen AK Partidir. Yine yaklaşık 13 yıldan beri tek partinin iktidarı karşısında muhalefette olmalarına ve zamanla iktidar partisinin yıpranacağı, yıprandığı gerçeğine rağmen bunu kendi partileri lehine oy olarak devşirmeyi bir türlü başaramayan, ülke vatandaşlarımızın gerçek iktisadi dertlerine tercüman olamayan, sanki futbol maçlarındaki seyircilerin tezahüratları gibi beylik sorunlar (işsizlik, dış borç, enflasyon gibi) üzerine sloganvari, ayaküstü söylemlerle çözümler sunduğunu sanan, sanki ülkeyi en çok seveni veya sevmeyeni gösteren bir ölçüt varmış gibi ülke sevgisi üzerinden pirim yapmaya çalışan ve cambaza bak misali bunca yıldır tek başına neden iktidar olamadıklarını sorgulamak yerine bir tek kişi üzerine (cumhurbaşkanı) oynamayı marifet sayarak başarısızlıklarının nedenlerini hala sorgulama gereğini duyamayan, kendi seçmenine iktidar partisiyle cumhurbaşkanı üzerine eleştiri iklimi oluşturarak başarısızlıklarının nedenlerini sorgulama ve iç hesaplaşma gereği dahi duymayan CHP ve MHP’dir.

Ülke vatandaşlarımızın ortaya koyduğu tek bir partiye iktidar olma fırsatı vermediği bu siyasi tabloyu, ülke çıkarları temelinde dört parti doğru ve çabuk okumalıdır. Ülkemizin menfaatleri her zaman tüm çıkarlarımızın önündedir gibi cilalı demeçler verip, sonra ama ile başlayan şunlar şunlar olursa koalisyona varız olmazsa koalisyona girmeyiz türünden ifadelerle, yıllardır içlerinde ukde olarak kaldığı anlaşılan egolarının tatminlerini ilk sıraya koyma telaşlarını,  hangi partilerin konuşmalarıyla uygulamalarının birbiriyle çeliştiği veya çelişmediğini, hangi partinin sağının solunun oynadığını milletçe izliyoruz. Artık milletimiz 1970, 1980’lerdeki gibi çoğunlukla sorgulamayan, araştırmayan kısacası takım tutar gibi bir partiyi destekleyen profil değil. Yaklaşık bir haftadan beri ülkemiz çıkarlarını değil de başka hesaplar peşinde koşanları ve koşmayanları millet olarak ibretle takip ediyor. %41, %25, %17, %13 şeklinde oy veren millet, bu oyların hesabını sormayı, geri almayı de pekala bilir. Partilerin demeçlerine bakılacak olursa ufukta tekrar bir seçim görünüyor.

Siyasi istikrar ve ekonomik istikrar bir elmanın yarısı gibidirler, biri olmadan diğeri olmaz, siyasi istikrarın bozulması iktisadi istikrarı bozar. Bu ise ülkemize işsizlik, enflasyon, kalkınma hızımızın düşmesi, orta gelir tuzağından kurtulamamamız, dış borç ve cari açık artışları olarak yansıyacaktır.

Partilerin tüm demeçlerini, eylemlerini millet takip ediyor. Hani bir zaman trafik kazalarına dikkat çekmek için bir reklam vardı hatırlarsınız muhakkak, “Trafik affetmez” ve yine Anadolu’da bir söz vardır “Borcun zamanı çabuk gelir” diye. Bu ifadelerin yüklediği anlamı halkın seçim tercihlerine uyarlayacak olursak, sandık zamanı da çabuk gelir. Eninde sonunda sandık milletin önüne geldiğinde, halk tüm partiler için gereken en doğru cevabı verir. Milletin çıkarını değil de sanki tek başına iktidar partisiymiş gibi sarı, kırmızı, yeşil gibi çizgilerimiz var dayatmalarıyla, milletin tamamına değil de kendi seçmenine şirin görünme sevdasına düşerse, o parti(ler) yanlış yaparlar. Milletten kaçış yok, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bu nedenle tüm partiler ayağını denk almak zorunda, çünkü millet affetmez.  

Soru: Teknolojinin ekonomiye uygulanmasının etkisi, her ülkede aynı olur mu? Neden?...

Sözün Gözü: Doğru her zaman bir tanedir, değişen menfaatlere göre yapılan yorumlardır.