MİLLETVEKİLİ LİSTELERİ VE SEÇİM SÜRECİ

Prof. Dr. Önder Kutlu

Siyasi partiler milletvekili aday listelerini nihayet dün YSK’ya teslim ettiler. İki aydır devam eden aday adaylık süreci bugün itibariyle tamamlandı. Listelerde kendilerine yer bulabilenler mutlu oldular, bulamayanlarsa üzüldüler. Böylece kamuoyunun merakı da giderildi. Nispi Temsil Sistemi partileri ön plana çıkarıcı etki yaptığı için, seçmenler liste içinden tercih hakkına sahip değiller. Öyle olunca da merakları bir kat daha artıyor.

Kısacası, toplumdaki uzun ve meraklı bekleyiş, yerini daha sakin ve az meraklı bir sürece bıraktı. Listelere girenlerden güvenli sıralarda olanlar ‘peşin satan’ konumundayken, kritik sıralarda olanlar ‘veresiye satan’ durumundalar. Zira onların merakları daha da alevlendi, ‘acaba listede bana sıra gelir mi’ sorusuna yoğunlaştılar.

Bundan sonra ‘adaylık’ dönemi başladı. YSK takviminde yeni bir safhaya geçildi. Gerçi listelere itiraz imkânı da bulunuyor, ama onun sınırlı etkisi olması beklenir. İtirazları YSK değerlendirecek ve kesin listeleri 23 Nisan günü ilan edecek. Bugüne kadarki gelişmeler ve listelerde beklentiler dışında oluşan değişiklikleri ‘sürpriz’, bugünden sonra çıkabilecek değişiklikleri ise ‘beklenmeyen durum’ olarak isimlendirmek mümkün.

Tüm partiler belli seçim bölgelerinde ve kişilerde sürpriz yaptılar. Listede yer almasına kesin gözüyle bakılanlardan bir kısmı liste dışında kalırken, beklenmeyen isimler listelerde yer buldular. Bunlar siyasetin cilveleri. Sürprizlerin Ak Parti’de daha çok olması şaşırtıcı değil. Zira bu partide başvuran sayısı çok, listeye girecek kişi sayısı az. Bu nedenle başvuran sayısı azaldıkça, sürpriz sayısının azalması da normalleşiyor.

Partiler tarafından belirlenen aday listeleri herkese hayırlar getirsin. Listeleri belirleme ya da etkileme imkânımız olmadığı için, listelerle ilgili değerlendirme yapmamız çok doğru olmaz. Partiler adaylarını belirlediler, bundan sonrası seçmeni ilgilendiriyor. Seçime girecek bu kadar parti içinden kendilerine en yakın olduğunu düşündükleri birine oylarını kullanacaklar.

Benim bugün üzerinde durmak istediğim konu, bundan sonra ne olacağı, ne olması gerektiği konusu. Sahi, ne olacak? Listeler, adaylar seçim sonucunu hangi ölçüde değiştirebilir? Kanaatim, listelerin sonuca etkisinin az olacağı yönünde.

Türkiye’de seçmen oyunu kullanırken milletvekili listelerine pek bakmıyor. İdeolojik ayırımlar, liderlerin konumu, ülkenin genel gidişatı gibi faktörler daha etkili oluyor. ‘Listelerin etkisi hiç olmaz’ demiyorum. Bu, eşyanın tabiatına aykırı. Mutlaka olur, ama sonucu ciddi derecede etkiyecek şekilde olmaz.

Seçmen tercihleri belli ölçüde ‘kemikleşmiş’ durumda. Ak Parti her halükarda % 50 civarında oyu alabiliyor. Bu çok iyi adaylarla gidildiğinde birkaç puan fazla, gidilmediğinde ise birkaç puan eksik olabilir. O kadar. Elimizde bir yıl önce yapılan bir yerel seçim tecrübesi var; Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçları mevcut. Diğer partilerin oy alabileceği bantlar da belli.

Türkiye’de bu tablonun çok fazla değişmesini gerektirecek bir gelişme olmadı. Yaklaşık iki yıldır, yani Gezi olaylarıyla başlayan dönemden beri kayda değer bir farklılık yok. Muhalefet ‘gerilim’ siyaseti izliyor, iktidarsa ‘muktedir’ olduğunu ortaya koymaya çalışıyor. Konumunu sabitlemiş. Siyasetin ‘ray’ üzerinde ilerlediği hissine sahibim. Eğer ‘makinist’ dümeni sağa-sola kırmaz, ya ‘kendi haline’ bırakır ya da ‘sabit’ tutmaya devam ederse ulaşacağımız menzil malum. Şaşırtıcı bir sonuç beklenmiyor.

Peki, seçime kadarki dönemde adaylar ne yapacaklar? Ne yapmalılar? Kanaatimce kendilerini paralamalarına, yeni söylemler geliştirme derdine kapılmalarına hiç mi hiç gerek yok. Liderleri onlar için çalışıyorlar. Partiler belli söylemler geliştirmişler zaten. Söylem geliştirme parti elitlerinin görevi.

Politika belirleme, proje geliştirme işi de aynı kategoride. Hangi politikaların geliştirileceğini parti yöneticileri bir şekilde biliyorlar. İç politikada, dış siyasette, eğitimde, sağlıkta veya adalette ne yapılması gerektiğini kime sorsanız söyler. Hangi bürokrattan veya uzmandan brifing alsanız öğrenebilirsiniz. ‘Bir projem var’ diyerek tekerleği yeniden keşfetmeye kalkmanın bir âlemi yok.

Konya’nın projelerini sıralayalım desek herhalde bir itiraz olmaz: Ulaşım projeleri (çevreyolu, sivil havaalanı, YHT’nin yaygınlaştırılması vs.), başka havzalardan yeni su kaynaklarının getirilmesi, imar sorunlarının çözümü, sanayinin rekabetçi hale getirilmesi, birlikte iş yapma kültürünün geliştirilmesi vd. Vekiller sadece bu konulara yoğunlaşacaklar.

Vekil adayları daha ‘düşük profilli’, ‘tali’ işlere yönelsinler. Mesela, seçmeni anlamaya çalışmak, onlarla hemhal olmak, toplumla aralarında iletişim kanalları tesis etmek, kısacası ‘iyi bir insan ne yaparsa, yapması gerekirse onu yapmaya çalışmak’ düsturları olmalı. Bu dönemde hangi yaklaşımı benimserlerse, seçildikten sonra aynı yaklaşımı devam ettirirler. Adaylık sürecinde ‘buyurgan’ olurlarsa, seçildikten sonra de seçmene ‘yukarıdan’ bakarlar.

Şehrin bir Başbakanı var. Bürokratlar gene size çalışıyor. Bir talebi ifade etmek için, ‘ima’ etmeniz yeterli. Kulis yapmanıza, bağırmanıza, çağırmanıza, hoplamanıza ve zıplamanıza gerek yok. Bürokrat onu anlar. Kabinede görev alacak bakanlar da aynı şekilde. Tüm bakanlar da sizin. Devlet teşkilatı emrinizde olacak.

Milletvekili adayları sadece sakin olsunlar; ilişkilere önem versinler; millete ‘yakın’ dursunlar.

Gerisi olur, gider…