NEBEVÎ SÜNNETİN DEĞERİ

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Sünnet, Kur’an’ın hükümlerini açıklama konusunda çok önemli bir delildir. Hüküm çıkarırken hem Kur’an’a ve hem de sünnete bakılır. Çünkü Kur’an küllî hükümleri içerir. Bu hükümlerin geniş açıklaması sünnet sayesinde olur. Kur’an’ın lafzı ve manası Hz. Peygamber tarafından bize iletilmiş ve açıklanmıştır.  Kur’an’da emredilen namaz, zekât, oruç vb. gibi buyrukları geniş bir şekilde açıklamak ancak, sünnetle sağlanabilir. Kaldı ki, İslam’ın,  toplumların hayatında şekli dindarlık olarak görünürlüğü, vahyin uygulaması olan  nebevî sünnete dayanır. Çünkü nebevî sünnet, vahyin peygamberin hayatında ete-kemiğe bürünmesi olayıdır. Dini uygulamalardan mimariye, sanattan edebiyata, yemek kültüründen kıyafete, musikiden güzel yazıya, spordan eğlenceye vb. varıncaya kadar sünnetin belirleyiciliğini görmek mümkündür. Dünya Müslümanlarının birliğini sağlamada nebevi sünnet önemli bir yer işgal eder.

Hadis ve sünnet, dini hükümler için Kur’an’dan sonra gelen ana kaynaktır. Doğrudan Kur’an’daki kimi hükümlerin açıklanması ve Kur’an’da bulunmayan hükümler için sünnete bakılır. Bu anlamda sahih sünnet; ibadet, muamelat, ukubat ve ahlak gibi konularda da delil teşkil eder. İtikadi konularda da  mütevâtir sünnet delil olur. Dinde sahih sünnetin delil oluşunu gösteren Kur’an’dan bazı ayetler şöyledir:

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin!..” (Nisa Suresi 4/59).

“Kim peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik.” (Nisa Suresi 4/80).

“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Âl-i İmrân 3/31).

“Allah ve Rasulü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” (Ahzap Suresi 33/36).

Görüldüğü gibi bu ayetlerde Hz. Peygamberin sünnetine ittiba etmek gerektiği üzerinde durulmaktadır. Çünkü Kur’an metinleri, Hz. Peygamberin Allah’tan vahiy alarak konuştuğunu bildirmektedir: “O, kendiliğinden konuşmamaktadır. Onun konuşması, ancak indirilen  vahiy iledir.” (Necm Suresi 53/3-4).

Sonuç olarak, Allah’ın ilahi mesajı olan vahiy, dinin teorik yanını oluştururken, Hz. Peygamberin nebevi sünneti dediğimiz söz, davranış ve onayları, dinin pratik yönünü teşkil eder. Kur’an’ın anlaşılmasında Hz. Peygamberin sünnetine olan ihtiyacımız, kayıkçının küreğe olan ihtiyacı gibidir.  Nasıl ki bir kayıkçı, kürek olmadan kayığın yönünü tayin edemezse, bir Müslüman da Hz. Peygamberin nebevî sünnetinden yararlanmadan, doğrudan Kur’an’ı salt aklıyla bir bütün olarak anlamada zorlanabilir. Bu sebeple, Kur’an’ın anlaşılmasında Hz. Peygamberin sünnetine başvurmak büyük önem taşır.