NEDİR AVRUPA?

Sıtkı Yonca
                Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme’nin yazarı Fransız Akademisi Üyelerinden Paul Hazard  böyle sorar.
 
                Nedir Avrupa?
 
                Cevabı  da kendisi verir. ‘’Birbiriyle çarpışan komşuların savaş alanı. Fransa ile İngiltere, Fransa ile Avusturya arasındaki rekabet: Augsburg Birliği Savaşları, İspanya Veraset Savaşları vb’’(A.g.e.sf.457)
 
                Peki Avrupa’da bu komşu (bazen kardeş kelimesini kullanır)savaşları böyle sürüp gidecek mi? Olur mu öyle şey? Bizim atasözümüz vardır bilirsiniz. ‘’Kardeşin kardeşe düşmanlığı ,düşman karşıdan çıkıncaya kadardır.’’
 
                Şu meşhur  Alman metafizikçi  Leibnitz,(Ölümü 1716) kendisini bu kardeş savaşlarını durdurmaya öyle  adamıştı ki; matematikçi olduğunu unutuyorduk.
 
                 Madem ki diyordu; Avrupalıları savaştan vaz  geçirmek mümkün değil; öyleyse bu savaşları dışarıya taşımalıydı. Mesela  İsveç’le  Polonya ,Sibirya ve  Rusya’yı fethedebilirdi. İngiltere ile Danimarka neden Kuzey Amerika’yı paylaşmasın? Güney Amerika İspanya’ya, Hindistan’da Hollanda’ya kalsa fena mı olur? Fransa’nın gözü önünde ki Afrika ne güne duruyor?  Mısır’a kadar neden gitmesin?(1716 – 2019 değişen?)
 
                İşte Batı’nın, hümanist diye pazarladığı  fikir adamlarının bile ruhları, emperyal bir ateşle yanar tutuşur. Düşünürken dahi  ötekileri(özelde Müslümanları)  nasıl sömüreceklerine ve öldüreceklerine odaklanarak düşünürler.
 
                Hazard soruyu tekrar sorar.
 
                Nedir Avrupa?
 
                 ‘’Kıskançlık, nefret, kavga, kan davası  ve düşmanlıklar ülkesi’’ cevabı da kendisine ait. Hristiyan olduğunu gizleyemeyen Hazard, kendi Avrupa’sını böyle görür ama burada durmaz.
 
                Neden?
                Kimi kıskanıyor Avrupa?
                Kan davasında  gerçek hasım kimdir?
                Kendi aralarında gerçekten düşman kardeşler mi?
                Nefretinin sebebi ne? Muhatabı kimlerdir?
 
                Sorularına ‘’Avrupa kendi içinde bölünmüş olabilir ve öyledir de; ama Avrupa daha önce idare etmiş olduğu ve gerekirse yine idaresi altına alacağı kıtalarla karşı karşıya gelince, hemen saflarını sıklaştırmayı ve yek vücut olmayı daima bilmiştir.(A.g.e.sf.462)cevabıyla bize ders(alabilirsek) veriyor da  ondan.
 
                Bir akademisyen öngörüsü (!) Ne kadar da anti emperyalist(!) Avrupalı olmayan bizleri yönetmek için ne kadar ince düşünceli(!) Muhteşem bir özgüven(!)Kendi dışındaki kıtanın tepesine indireceği bombalarla sonuç alacağından emin.
 
                Demokrasi dedikleri şeytani güfteyi de, sığınak olarak ilim adıyla böyle kullandılar; katillerin, dinsizlerin ve namussuzların da kullandığı gibi.
 
                Luis du May’dan aktardığı ‘’Eğer Avrupa Doğuyu ve Batıyı dize getirmek isteseydi bunu bir anda yapabilirdi’’ notu da oldukça manidar ama Titanik gemisini denize indirdikleri zaman Allah’a meydan okuyan  bu kibir fetişizminin sonunu da biz hatırlatalım.
 
                 Sömürdükleri ülkelerde döktükleri kan, cehennem  bedellidir. ’’Bekleyin. De ki ,biz de  bekliyoruz  ‘’ emriyle, Allah da meydan okur. O halde bekleyin.
 
                Hazard, son kez sorar. Nedir Avrupa? Bu kez ilim adamı değil tam bir Avrupalı. ’’Hep araştıran bir zihin. Kendini feda edercesine iki şeyin peşinde koşuyor. Birisi mutluluk, diğeri hakikat.’’
 
                Fedakarlığından gözlerimiz  yaşardı(!) ama yanlış:
                Avrupa, maddi köleliği, hürriyet sanarak  kaybetti bu iki şeyi. Hala bu değerlerin peşinden, batmak için koştuğunun bile farkında değil. Çünkü  ikisi de kan denizinde kayıp. Selamlar.