Neler oluyor?

Prof. Dr. Önder Kutlu

Türkiye önünü görmeye başladı, diyeli beri ülkemize ve milletimize karşı içeriden ve dışarıdan saldırılar durmaksızın ve topyekûn bir biçimde devam ediyor. 7 Haziran sonrası dönemde cesaretlenen bölücü ve yıkıcı unsurlar, bitme noktasına gelen tehditleri tekrar canlandırmak ve ellerinden geleni arkalarına bırakmamak adına çok ciddi bir çaba içindeler.

Pazar günü Ankara’da düzenlenen saldırlar ‘birleşik terör güçleri cephesinin’ ilk ciddi operasyonu. Bilgilerimize göre PKK destekçileri ‘uyku’ durumunda olan 10 adet terör örgütünü aylardır muhtelif ülkelerdeki kamplarda tekrar eğittiler, donattılar ve terör örgütüne destek olması için ülke içine saldılar.

Bu örgütlerin içinde tüm millet düşmanları mevcut. Paralel yapılanma da işin en merkezinde, lojistik destek sağlıyor. Arkadaki asıl güç aynen tahmin ettiğiniz gibi: Siyonistler, Müslüman düşmanları vs. Tüm iç ve dış mihraklar burada. Uluslararası bir koalisyondan bahsedebiliriz.

Önümüzde dönemlerde bu örgütlerin ülke çapında yaygın eylem yapmaları bekleniyor. Kitlesel tahribat yapma maksadıyla eğitildiklerini öğrendiğimiz kesimler topluma mümkün olduğunca fazla zarar verebilmek için kurulmuş/kurgulanmışlar.

Millet olarak bunun farkında olmamız gerekiyor. Terör daha yakın ve daha açık bir tehdit artık. Kalabalıklar önümüzdeki aylarda güvenli değil. Mümkün olduğunca kalabalık teşkil etmemek, olanlardan da uzak durmak gerekiyor. Ülkenin baharını, kışa çevirmeye çalışacaklar.

Teröre karşı güvenlik kuvvetlerince son dönemlerde elde edilen başarıları içine sindiremeyen mihraklar, geçtiğimiz günlerde İslam Ordusu sancağı altında 27 ülkeden yüzbinlerce askerin katılımıyla ve başarıyla tamamlanan harekâtı kabullenemeyen çevreler ve daha önemlisi Türkiye’nin içeride ve dışarıda milli politikalar üretmesini istemeyenler bu örgütleri birleştirdiler.

Yetkililer ellerinden geleni yapıyorlar. İstihbarat ve karşı operasyonlar hız kesmeden devam ediyor. Kurtarılmış bölge olarak düşündükleri iller, ilçeler teker teker temizleniyor. Önümüzdeki günlerde temizlenmeye de devam edecek. Ama daha yapılacak çok şey var.

TBMM’nin terörist destekçisi milletvekilleriyle ilgili kritik bir karar vermesi bekleniyor. Hem millete açıkça cephe alacaklar, yedikleri kaba pisletecekler hem de milleti temsil ettiklerini söylemeye devam edecekler.

Ben asil olarak, millet olarak onları vekil olarak kabul etmiyorum. 1982 Anayasası’na göre, seçilen milletvekilleri sadece seçildikleri seçim çevresinin değil, tüm milletin temsilcisi olarak kabul ediliyorlar. Yani, ne kadar karşı çıksam ve ne kadar bunları tel’in etsem de gene beni ‘temsil’ ediyorlar. Açıkçası bu benim kanıma dokunuyor.

Ayrıca, yerel yönetim adı altında bölgedeki pek çok belediyenin teröre destek verdiğini biliyoruz. Ben bunlara da itiraz ediyorum. Bunlarla ilgili işlem yapılmasını bekliyorum.

Bitmedi; kendini ‘akademisyen’, ‘sanatçı’, ‘bilim insanı’, ‘aydın’, ‘gazeteci’ olarak tanıtan ama terörü destekleyen kesimleri de kabullenemiyorum. Özelleştirmek istemiyorum, ama bu kesimlere yönelik demokratik ve hukuki tepkileri henüz tam manasıyla verebilmiş değiliz.

Katillerle mücadele edebilmek için gerekli tüm mekanizmalar hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yeterince mevcut. Bundan kimsenin kuşkusu olmaması gerekir.

Şiddeti öven, terörü eylem ve söylemleriyle destekleyen herkese karşı yapılabilecek şeyler var. Milletin vekili, terörist taziyesine gidemez. Giderse gereken yapılır. Hem de anladığı dilden.

Peki, biz ne yapmalıyız?

Tahriklere kapılmadan, teröristlerin bizim yapmamızı istedikleri şeyleri yapmadan tepkimizi vermemiz gerekiyor.

Teröristler, karamsarlığa düşmemizi, korkmamızı, yetkili mercilerde görev yapan yöneticileri suçlamamamızı, otorite boşluğu olduğu fikrine kapılmamızı istiyorlar. Birbirimize düşmemizden memnun olacaklar.

Medyayı takip ederken dikkatli olmalıyız; her habere hemen prim vermemeliyiz. Tepkimizi meşru yol ve yöntemlerle vermekten de geri durmamalıyız. Daha çok gene onların anladığı dilden, belki sosyal medya vasıtasıyla, verilen tepkiler daha etkili olacaktır.

Milleti yukarıda sıraladığımız tepkiler çerçevesinde kışkırtan kesimleri mutlaka protesto etmeliyiz. Mesaj göndererek, izlemeyerek, okumayarak cezalandırabiliriz onları.

Bu saldırıları son çırpınışlar olarak değerlendiriyorum. İçeriden ve dışarıdan saldırılar devam ediyor.

Serinkanlı olursak, hainler emellerine ulaşamazlar.