8 Eylül 2025 Pazartesi itibariyle Türkiye’de okullar yeni bir eğitim öğretim yılına başlıyor. Yaklaşık 20 milyon öğrenci sıralardaki yerini alacak. Sene sonu mezunlarla birlikte bu öğrencilerin 3 milyonu üniversite sınavına girecek ve yaklaşık yarısı ön lisanslarda dahil üniversite eğitimine devam edecek geri kalan bir buçuk bilyon ya şansını tekrar deneyecek veya NEET’lere karışacak. NEET: (Not in Education, Employment or Training) İngilizce’de böyle ifade ediliyor. Türkiye’de ev genci. Ev hanımı gibi bir tanımlama değil. Ev kedisi gibi mi öyle de değil. Ev ile ilintileniyor ama eve de ait değil. Veya bedenen evde olsa da ruhen evde değil. Ev genci. Liseden veya Üniversiten mezun olup iş bulamayan veya çalışmak istemeyen, eğitimine devam etmeyen hatta evlenmeyi dahi düşünmeyen, tekrar ailesinin yanına dönüp onlarla yaşayan 18-24 yaş aralığındaki asalak gençleri ifade ediyor. Kısaca ne eğitimdeler ne de istihdamda. Ailelerinden aldıkları harçlıklar ile bedenen evde, ruhen sosyal medyada veya sanal alemde yaşıyorlar.
Her vatandaşı minimum lise her lise mezununun en az yarısını üniversite mezunu yapma anlayışı toplumun hakikatine aykırı bir durum. Bu sistem diplomalı işsiz ordusu yetiştiriyor. Sadece işsiz değil memnuniyetsiz ordusu yetiştiriyor. Ellerinde telefon ceplerinde baba parası, bedenlerinde gençliğin enerjisi, zihinlerinde dizi ve filmlerde gördükleri lüks hayat özentisi, kalplerinde paganizm/kemalizm soslu, teizm, ateizm, apateizm veya agnostisizm inancı/inançsızlığı ile yaşayan âtıl bir genç nüfus. Eğitimin müfredatı ayrı bir problem. Kendi tarihine düşman nesiller yetiştirme aparatı. Genel kültürü olmayan, dünyadan, içerisinde yaşadığı çağdan bihaber, yiyip, içip, eğlenmeyi hayat zanneden, bilgisi olmadığı konularda bile fikir beyan eden ve en kötüsü ülkenin geleceğinde belirleyiciliğine müracaat edilen bir nesil yetiştiriyoruz.
Diğer taraftan, sanayilerde çırak bulamayan ustalar, işçi bulamayan patronlar, ara eleman bulamayan meslek grupları, amele bulamayan inşaat ve tarım sektörleri. Anadolu’da herkesin ağzında: “Afgan çobanlar olmasa hayvancılık biter, Suriyeliler olmasa sanayii ve inşaat biter!” cümleleri. Hatta Afrikalılar olmasa sanayide döküm vb. sektörlerde çalışacak işçi bulamama sıkıntısı had safhada.
Sekiz yıllık kesintisiz eğitim zulmünü ortadan kaldırmak için oluşturulan 4+4+4 sistemi toplumu ve ülke geleceğini kilitleyen bir tuzağa dönüşmüş vaziyette. 18 yaşına veya girmiş olduğu liseden bozma bir tabela üniversitesinde 22 yaşına kadar oylanmış, herhangi bir mesleği olmayan eline tutuşturulmuş diplomanın hiçbir farkındalık veya avantaj sağlamadığı bir insan o saatten sonra ne yapar? Ya evlerine kapanıp NEET oluyorlar. Ya da sokaklarda bazı çetelerin, illegal yapıların elemanı oluyorlar. Veya Kemalist eğitim sisteminin bir ürünü olarak alkolik veya madde bağımlısı oluyorlar. Ve hepsinin ortak buluşma noktası mevcut halden şikâyet, tatminsizlik ve mutsuzluk. Ülkeye ve yönetimine düşmanlık. Algı yönetimi ve sosyal medyanın etkisiyle hareket eden bir yığın. Ve bu yığının hacmi, her eğitim öğretim yılının sonunda daha da artıyor.
Şayet okullar özel bir işletme olsaydı bu kadar başarısızlığın neticesinde şimdiye kadar çoktan iflas etmiş ve kapatılmıştı. Bu saatten sonra yapılacak, acil eylem koduyla hayata geçirilecek ilk iş: 12 yıllık kesintisiz eğitime son verilmesi olmalıdır. Meslek liseleri hatta meslek ortaokulları acilen yaygınlaştırılmalıdır. Akademik eğitime devam edemeyecek çocuklar boşuna 18 veya 22 yaşına kadar okul sıralarında oyalanmamalıdır. Bu ülkenin ayakkabı ustasına, motor tamircisine, çiftçiye, inşaat ustasına, ameleye, tarım işçisine, çobana, berbere de ihtiyacı var. Birçok köy boşalmış durumda, tarım arazileri âtıl vaziyette. Herkes et, süt, yumurta, meyve sebze fiyatlarının yüksekliğinden şikâyet ediyor ama üretici olmak veya üretime katkı sağlamak için çalışmıyor. Hazırcılık toplumu iflasa doğru sürüklüyor.
Eğitimde yapılması gereken en mühim diğer eylem ise müfredatın bir an önce yerlileştirilmesi ve millileştirilmesi. Gıda, giyim, sanayii ve teknoloji üretimleri yerli ve milli olsun diye çaba gösterirken insan üretiminin yerli ve milli olmaması kadar tezat bir şey yoktur. Gıda, giyim, sanayii ve teknoloji insan için var. Bu alanlarda faaliyet gösterecek, çalışacak, üretecek ve tüketecek insanın kalbi, zihni, fikri yerli ve milli olmadığı müddetçe emtianın hiçbir kıymeti yoktur. Yerli ve milli uçak motoru da tank motoru da sosyal medya mecrası da yapabilirsiniz. Bunlara değer verecek, kullanacak yerli ve milli kafalar üretemediğiniz müddetçe netice hüsran olacaktır.
Okulların kapıları nereye açılıyor? Sorusunun cevabı kaosa, işsizliğe, inançsızlığa, kimliksizliğe, cinsiyetsizliğe açılıyor olmasın. Sözüm meclisten içeri. Herkes üstüne alınabilir…