ÖLÜDERE

Bekir Dolu

 

Ortada ciddi bir kusur belki de kasıt vardı. Bu bombalamanın yapılmasına neden olanların niyeti gerilimi artırmak, diyalog ipini tümden koparmak, kürt tarafında güvensizliği artırmak ve nihayetinde hükümeti köşeye sıkıştırmak olabilir. Öyle değilse bile bu tür sonuçlar yaratmış oldu. Gerilim yanlılarının, diyalog ve çözüm karşıtlarının bu olayı sevinçle karşıladıklarına şüphe yoktur.
Ancak şunları da görmek lazım:
 
Güngören bombası, Kumrular sokağı, Gaziantep olayı gibi eylemler kasıtlı yapılmasına rağmen ve şehir içinde bombalar patlatılmasına rağmen hiiç gündemde tutulmuyor. Ama Uludere, kasten yapılmama ihtimaline rağmen ve savaş bölgesinde gerçekleşmesine rağmen ısrarla gündemde tutuluyor, sürekli istismarı yapılıyor.
Bu tavrın barışçıl olmadığını, çatışmayı ve vicdanlardaki ayrışmayı daha da körüklediğini göremiyor muyuz? 
 
Daha önceleri bilmem kaç tane şehit verdiğimiz pek çok baskınlarda askeri kaynakların “biz onları kaçakçı zannettik, terörist olduklarına fark edemedik” veya “çoban zannettiğimiz için tedbir almamıştık” tarzı açıklamalarına şahit olmadık mı?
Sanki her şey ayan beyan. Bir gözlük var, terörle mücadele gözlüğü, takıyorsun bu sihirli gözlüğü. Siyah görünenler terörist, beyaz görünenler değil. Beyaz görünenlere ateş etmiyorsun. Siyahlara sıkıyorsun. Bu kadar basit. 
İlk defa Kürt sorununu resmen tanıyan ve samimiyetle çözme niyetinde olan bir hükümet işbaşında. Kürtler dâhil bu sorunu ancak başbakan çözebilir demiyorlar mı? 
Ancak hükümetin her adımında bunu sabote etmeye çalışanların olduğu da sır olmasa gerek. Devletin bu meseleyi çözmeye çabalamasına rağmen çözdürmemek için ellerinden geleni yapanlar var mı, yok mu? Hem de her iki tarafta. Ve hatta hem içerde hem de dışarıda.
El insaf!
Bir açık yakaladık diye koskoca devleti esir almaya kalkışmak köşeye sıkıştırmaya çalışmak, bodoslama saldırmak nasıl bir katkı sağlayacak çözüme, soralım kendimize. 
Durum “Doğuya yatırımı artıralım”  “eğitim şart canım, eğitimsiz olmaz” martavalları ile geçiştirilecek seviyeyi çoktan aştı. Göremiyor musunuz?  İşin ucu toprak talebine doğru yol aldı gidiyor. Aklımızı başımıza devşirme zamanıdır.
Bir partiye, bir adama, bir kadroya çakalım derken, birilerinin ekmeğine yağ sürenler iyi düşünmelidirler. Bir de iğne ile kuyu kazamaya çalışanlar var ya, onların iyi niyetinden de ciddi şüphelerimiz var hattı zatında. Bunlardan bazıları devletin bölgede yaptığı duble yolları şiddetin altyapısı, şiddet götürülecek yollar olarak lanse etmeye çalıştılar unuttunuz mu?
 
Sanki devlet dediğin tek bir organ, basit, kolayca idare ediliveren küçük bir yapı gibi, sunuluyor. Ankara’da başbakanlıkta bir düğme var, Hükümet o düğmeye bastı da Uludere katliamını yaptı gibi sunulması hiç de ahlaklı bir tutum değil. Devletin içinde iktidara ve yapılmak istenen bazı icraatlara direnen güçlerin olup olmadığı belli mi? Bu işi, hükümeti, devleti, barış iradesini zor durumda bırakmayı düşünen bir kesimin yapmadığını, yaptırmadığını nereden biliyorsunuz Allah aşkına.
Bazıları da diyor ki; tamam o zaman, kim yaptı ise hemen tut kulağından getir. Tut getir de medyanın önüne atıverelim. Atalım kurtulalım. Tamam, hayırlı uğurlu olsun. Boğazlıyan kaymakamı arıyorsanız, bulalım elbirliği ile bir Boğazlıyan kaymakamı. Bilenler bilir o kaymakamı. Bilmeyenler de bir bilene sorsunlar. 
Bu durumun terörle mücadele eden personeli nasıl etkileyeceğini düşünen var mı? Kiminle yürüteceksin bu mücadeleyi? Ha tabi unuttuk. Adama ne hacet. Başbakanlıkta Tayip Bey’in elinde bir joyistik var ya! Oradan yapsın, bassın düğmeye, işi bitirsin. Kendi uydumuz Göktürk 2 de yörüngesine oturdu artık unuttunuz mu? Gözlüğü taksın. Sınırı geçmeye çalışan terörist mi gördü sıksın kafalarına kafalarına. 
Aklıma nerden geldiyse Mahir Kaynak geldi. Hani şu uzun uzun konuşup da sonuçta hiçbir şey söylemeden cümleyi bağlayabilen emekli istihbaratçı. Kendisi şu an yanımda olsa da sorsam, “Bu işten kim faydalandı ise ULUDERE’nin failini onun mahallesinde ara” derdi muhtemelen. Kim bilir belki de yine lafı dolaştırdıkça dolaştırır, adamakıllı kafamız karışınca da hiçbir yargıya varmadan lafı başladığı yere getirir de bırakıverirdi çaktırmadan.