Gazze’den Kızıldeniz’e, Doğu Akdeniz’den Orta Asya’ya… Bütün dengeler yeniden kuruluyor. Liderler satranç tahtasında hamleler yapıyor, ama halkların sabrı tükenmiş durumda.
Ortadoğu bir kez daha dünyanın kalbi oldu. Ama bu kez mesele sadece Gazze’deki dram, Doğu Akdeniz’deki tatbikatlar ya da Netanyahu’nun iktidarının sallantıda oluşu değil. Coğrafyanın tamamını içine alan, küresel sistemi kökten etkileme potansiyeli taşıyan bir kırılmanın içindeyiz.
Gazze’ye doğru yola çıkan yardım filosu, insanlığın tükenen sabrının sembolü haline geldi. Mavi Marmara tecrübesi bugünün filolarına çok faydalı oldu. Bu filo, yalnızca abluka altındaki bir halk için umut taşımıyor; aynı zamanda dünyanın dört bir yanında “yeter artık” diyen vicdanların sesi oluyor. İsrail’in vereceği her tepki, yalnızca Akdeniz’de değil, Londra’dan Jakarta’ya kadar yankı bulacak. Uyumayan halkları bu sefer ya sınırlara yada iktidarların makamlarına yığacak.
Doğu Akdeniz’de yeni bloklar
Türkiye ile Mısır’ın ortak tatbikatı, sadece askeri bir hamle değil; Doğu Akdeniz’de oluşan yeni blokların habercisi. Karşı cephede ise Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, ABD ve İsrail üçgeni var. Akdeniz’in derinliklerinde bulunan enerji kaynakları, aslında bütün bu çatışmaların görünmeyen sebebi.
Kızıldeniz ve Afrika boynuzu alarm veriyor
Gazze’nin gölgesinde kalan ama dünya ticaretinin can damarını oluşturan Kızıldeniz hattı, son yılların en tehlikeli bölgesi haline geldi. Yemen’deki Husilerin saldırıları, Süveyş Kanalı üzerinden geçen milyarlarca dolarlık ticareti tehdit ediyor. Afrika Boynuzu’ndaki gerilimler, küresel güçlerin yeni hesaplarının habercisi.
Basra Körfezi ve İran gerçeği
İran’ın Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen üzerindeki etkisi, Suudi Arabistan ve Pakistan ortaklığıyla dengelenmeye çalışılıyor. Ama bu denge kıldan ince bir ip gibi. En ufak bir yanlış adımda kopma riski taşıyor.
Orta Asya bağlantısı
Çin’in Kuşak ve Yol projesi, Rusya’nın güvenlik hassasiyetleri ve Türkiye’nin Türk Devletleri Teşkilatı üzerinden yürüttüğü politikalar, Ortadoğu’yu Asya’nın kalbine bağlıyor. Afganistan’daki kırılganlık ve Hindistan’ın yükselen rolü tabloyu daha da karmaşık hale getiriyor.
Halkların sabrı tükendi
Ama bütün bu hesapların üzerinde duran bir gerçek var: halkların öfkesi. Gazze’de bir çocuk açlıktan öldüğünde, İstanbul’da bir anne ağlıyor. Kahire’de gençler işsizlikten sokağa çıkarken, Paris’te öğrenciler adaletsizlik için yürüyüş yapıyor. Küreselleşme, sadece ticareti değil; öfkeyi de ortaklaştırdı. Bir kıvılcım, dünyanın dört bir yanında aynı anda patlayabilir.
Netanyahu’nun çöküşü
İsrail Başbakanı Netanyahu, içeride halkının güvenini kaybetmiş, dışarıda ise dünyayı karşısına almış durumda. Politikaları Ortadoğu’yu kan ve gözyaşına sürüklerken, kendi iktidarını da sona yaklaştırıyor.
Türkiye-Rusya-Çin güç birliğinin sonuçlarına konu başlığımızla bütüncül olarak bir daha ki yazımda değineceğim.
Son söz
Ortadoğu’da yaşananlar, aslında dünyanın tamamını ilgilendiriyor. Doğu Akdeniz’den Basra Körfezi’ne, Kızıldeniz’den Orta Asya’ya kadar bütün dengeler yeniden kuruluyor. Liderler satranç tahtasında hamleler yapıyor, ama tahtanın etrafında bekleyen halkların sabrı tükenmiş durumda. Belki yeni bir isyan, belki de bambaşka bir devrim dalgası… Nereden başlayacağı belli değil. Ama bir şey kesin: Bu kez çember sadece Ortadoğu’yu değil, bütün dünyayı içine alacak kadar daralmış durumda.
Toplantılardan karar çıkmamasının ana sebebi de bu. Kimse koltuğunu kaybetmemenin derdindeyken, aslında sadece koltuklar değil; devletler, iktidarlar, sınırlar, dengeler ve hepsini kapsayan zalim kapitalist sistem değişecek.
Bu sonuç; zalimi de, zulme rıza göstereni de tarihin kirli sayfalarına ekleyecek.