Öyle işte

İbrahim Çolak

İpincecik bir yağmur yağıyor ve seni yağmura benzetiyorum. Şimdi devam edersek ıslanırız. Duymuyorsun! Biliyorum, içindeki küçük kız çocuğu yağmur sularının ortasından yürüyor.

Yorgunum. Ahmet Kaya yorgunluğu bu. Yorgunum. Senin yorgunluğun dinlenme anlarım oluyor. Bilmiyorsun.

Fatih’i yolcu ediyordum. Şiirden, şairlerden, kitaplardan konuşuyorduk. Dilim Fatih’le gönlüm seninle konuşuyordu: Dilimde gönlüme uymuş ve yüksek sesle okumaya başlamıştım: “Taş taş değil, bağrındır taş senin / Nereni, nasıl yaksın, söyle bu ateş senin?*”

Gülün üzerindeki su damlası oluyorsun… Mor, kokulu, bir bahar akşamı oluyorsun… Köyüm oluyorsun ve sana geliyorum. Bilmiyorsun.

Hepimiz kendimize biricik ve tektik. Değerliydik. Doğruydu. Her şey hakkımızdı ve hatta hakkımız gasp ediliyordu. Ama ne hazin ki ellerimiz, ayaklarımız, gözlerimiz ve o öpüşmeye doyamayan dudaklarımız hakkımız değildi. Bilmiyorduk.

X

Gündüz ve vakitsiz uyuyanların korkak olduğunu bilmeyen var mı?

X

Kemalettin Tuğcu benim, Kerime Nadir annemin. Hala ağlarım K.Tuğcu’yu okurken. Kendimle konuşurum. “Oğlum, bu çocuklar için yazılmış hikâye, akıllı ol, hem sabret, sonu iyi bitecek.” ( Çünkü bilirim, Tuğcu şunu söyler: Dürüst, ahlaklı ve sabırlı olun, yalan konuşmayın, er geç kazanan siz olacaksınız. ) Olmaz, beceremem, gözlerim ıslanır. Beş yıl kadar önce lise öğrencilerine konferans vermeye gitmiştim. Kerime Nadir’i tanıyan var mı dedim? Tek kişi tanıdı. O da manken olduğunu söyledi. Geçelim.

X

Mısır Hidivinin oğlu İbrahim Paşanın halının ortasından, halıya dokunmadan aldığı elmayı, Al Pacino'nun okuduğu altıyüz küsür kitabın özetini ve Tolstoy ile İmam Şafi'nin kadınlar hakkında görüşlerini düşünüyor, dalıp gidiyorum.

X

Yazarken duygu ve düşünceleri netleşiyormuş insanın. “İnsanlarla sözle değil, yazı yoluyla daha rahat konuşabileceğime inanıyorum.” diyor ve devam ediyor. “Okurken daha dikkatli ve daha az kibirli oluyorlar.”

X

Kötü olan birilerinin “nefisten” anladığı yatak odasıdır. Oysa bazen bir tek yatak odası hariç her anımızda –yalan, gıybet, kıskançlık- nefsi davranırız.

X

Seni seviyorum” dediğimizde kalbimizin büyüdüğünü hissediyor isek anlamı vardır, değilse sıradan bir cümledir. Kalbime bakıyor ve büyüdüğünü hissediyorum.

X

Yalnızlığımızı ulumaya dönüştürüyoruz.

X

Bilmiyorsun... Bilmeyeceksin... Bilme... 

Kelimelerin dokunuyor gönlüme...

X

Yazar: “İki kere aptalım: Birincisi sevdiğim, ikincisi sevdiğimi söylediğim için.” diyor. Üçüncüsü de varmış. Öğrendim.

Öyle işte. 

*Taş Gazeli & Osman Sarı