Paylaşmak için değil, hissetmek için yaşa!

Ayşe Sarı

Sürekli bir şeyleri sosyal medyada paylaşma telaşı...

Sadece sosyal medyada paylaşmak için gidilen kafeler, trend olduğu için gidilen etkinlikler... Gerçekten keyif almadığın bir ortamda mutluymuş gibi poz vermeler, sırf gösteriş için yapılan düğün akımları, evlilik teklifleri...

Neyin yarışı bu?

Evet sosyal medyadaki bu tarz paylaşımlar çoğu takipçiler için “Oh be insanlar hayatlarını yaşıyor ya.” gibi düşünceler verebiliyor. Ama asıl soru şu: Gördüklerimiz ne kadar gerçek?

“En güzel an.” başlığı altında paylaşılan bir kare bellide tartışmalarla dolu bir günün küçük bir ayrıntısıdır. Bir çiftin mutluluk pozları belkide bitmiş bir ilişkiyi gizleme çabasıdır. Sosyal medyada çok güzel görünmek için çabalayıp, bin bir türlü yol izleyen o kişiler belkide içten içe kendini yetersiz hissediyor.

Yine de bunlara rağmen insanlar gerçekliklerinden çok “göründükleri” hallerin peşinde koşuyor. Oysa başarı, mutluluk ve huzur ne filtrelenmiş fotoğraflardadır, ne alınan birkaç beğeni ve yorumda.

Bence gerçek mutluluk bir anı paylaşma gereksinimde bulunmadan yaşayabilmektir. Kahveni yudumlarken fotoğraflar çekmeden o an sadece kahveni tadabilirsin, bir konseri kayda almak yerine sadece ritmin keyfini çıkarabilirsin, dostlarınla buluştuğunda telefona bakmak yerine sohbet edebilirsin...

Ama biz ne yapıyoruz?

Sadece gün batımını izlemek yerine telefonlarımızı çıkarıp aynı açıdan yüzlerce fotoğraf çekiyoruz. Doğum günü kutlarken “Dur bekle önce story atalım.” diyoruz. Olduğumuz anı kaçırıp sosyal medya için an yakalamaya çalışıyoruz. Geriye dönüp baktığımızda ise sadece yüzlerce fotoğraf var. Yaşanmış gibi gözüken ama aslında tamda yaşanamayan.

Paylaşmak için değil, hissetmek için yaşayın.

Birkaç beğeni ve yorum uğruna gerçek anları kaçırmamanız dileğiyle.