Polislere postacı muamelesi yapmayın savcım…

Seyfullah Koyuncu
Geçtiğimiz günlerde Konya Emniyeti’nden aradılar. İnternet sitemiz yenihaberden.com’da yayınlanan ‘Listedeki 30 isim terör bağlantılı’ başlıklı bir haber için İnternetten Sorumlu Yazı İşleri Müdürümüzü emniyete çağırdılar.
 
Haberin spotunda aynen şu ifadeler yer alıyor, “CHP ve İyi Parti’nin İzmir’de terör örgütleriyle ittifakı dikkat çekiyor. 30’a yakın ismin kendisi ya da birinci derece akrabası örgüt bağlantılı. Selvi Kılıçdaroğlu’nun Bayraklı adayı olan yeğeni Serdal Sandal’ın listesindeki Yeşim Tekoğlu’nun kardeşi MLKP’li. Gönül Güngör THKP-C’nin gençlik yapılanmasında yer aldı. Medeni Erdem’in kardeşi ise PKK’ya yardım ve yataklıktan sabıkalı.”
 
Bilgiler aynen bu şekilde…
 
İnternet editörü arkadaşlarımız haberi değerli görmüşler ki bizim sitemizde de Yeni Şafak’ı kaynak göstererek paylaşmışlar.
 
Üstelik bu haberi yine kaynak göstererek; Sabah, Takvim, Yeni Akit, A Haber, CNN Türk gibi ulusal haber siteleri başta olmak üzere 100’den fazla basın kuruluşu yayınlamış.
 
20 Mart’ta yayınlanan bu haberin üstünden 3 ay geçtikten sonra, haberde adı geçen Yeşim Tekoğlu haber hakkında şikayette bulunmuş.
 
Devletimizin savcısı da bu şikayeti gündeme alıp, konu hakkında haber yapan gazetelere işlem başlatmış.
 
Daha doğrusu bu konuyla ilgili olarak emniyet personelini teyakkuza geçirmiş.
 
Sık sık yaşıyoruz bu durumu.
 
Bu ve benzer haberlerde, her şehirde 10 tane polis işi gücü bırakıp bu işlerle uğraşıyor.
 
100’den fazla haber sitesi için kaç yüz tane polis bu işle meşgul oldu acaba?
 
İşin sonunda aslında bir şey de çıkmıyor. Haberi yapan gazete ya da gazeteci konunun asıl muhatabı sonuçta, iş orada neticeleniyor.
 
Ama polislerimiz boşa kürek çektikleriyle kalıyor…
 
Normalde işini bilen bir savcının, o haberi gördüğü zaman ne yapması lazım?
 
‘Bu haberi ilk yapan gazete Yeni Şafak’mış. Haber her yere Yeni Şafak kaynaklı olarak girilmiş. Yani haber tek kaynaktan çıkmış. Haberi ilk yapanı çağırın gelsin’ demesi gerekir.
 
Bunu araştırmak zor olmasa gerek.
 
Adliyelerde, savcılara bu konuda yardım edecek çok fazla teknik personel de var üstelik.
 
Savcılarımızın tek yapması gereken, biraz yoğunlaşıp azami dikkat göstermek.
 
Bunun yerine, polislere ‘Kalk herkesi getir bana’ demek doğru mu?
 
Savcılar iddianame hazırlarken neden bu gibi ayrıntılara dikkat etmezler ki sanki…
 
Böyle angarya işlerle devletin polisini, emniyetini meşgul etmek oldukça mantıksız.
 
Bunu yapmak yerine şikayet dilekçesini inceleyip, konuyla ilgili somut neticelere ulaşmak dururken devlete yeni masraf alanları açmak niye acaba?
 
Bunu yap, devleti bir masraftan kurtar. Devletin polisini postacı gibi kapı kapı gezmek, telefon başında tek tek gazetecileri aramak durumunda bırakma.
 
Hani hep tasarruf diyoruz ya. Tasarrufun illaki devlet eliyle mi başlaması gerekiyor yani?
 
Devletin bürokratı, memuru, belediye başkanı tasarruf yapmadıktan sonra devletin üst kademesinin tasarrufu neye yarar ki…
 
Yazık değil mi o polislerin yaktıkları yakıta, harcadıkları telefon faturasına ya da boşa giden mesai saatlerine?
 
Üstelik ifade vermek için işini bırakıp giden internet sorumlumuz akşama kadar bu işle uğraştı. Tüm gün işi aksadı. Basın özgürlüğü noktasında meslek açısından bu da bir sıkıntı.