PORTATİF KİŞİLİKLER

Mustafa Acar

Bir gün yolda yürürken karşımdan gelen bir adam dikkatimi çekti. Üstü başı eski, yırtık, kirli ama adamın mağrur ve ekabir bir yürüyüşü var. Yürüyüşünden sonra ilk dikkatimi çeken eski pantolonunun kemerinin ön tarafında taktığı ve yürürken özellikle onu göstermeye çalıştığı belli olan cep telefonu. Mesele anlaşılmıştı. Bu garibanın, dünyaları ben yarattım, edasıyla yürümesini sağlayan bu cep telefonuydu. 


İnsanları bu bağlamda ikiye ayırabiliriz. Birincisi kişiliği üzerinde portatif olanlar, diğeri ise kişiliği özünde sabit olanlar.

 

Kişiliği üzerinde portatif olanların genel tavırları çevrelerindeki insanları küçümserler, kendilerinden aşağı seviyede olanları ezer ve hakir görürler, kendilerinden büyük insanlara da kölelik ve yalakalık ederler. Bir makam elde edebilmek için yapamayacakları şey yoktur. Çünkü makam onlar için vasıfsızlıklarını gizleyecek bir kişiliktir. Zengin ya da fakir toplumun her katmanında görülür.

 
İkinci sınıfa girenler ise toplumun kendilerine önem verdiği, bilgi ve kültürlerinden dolayı, fikirlerinden dolayı kendilerine değer verdiği, içi dolu, bulunduğu makamı dolduran insanlar. Bunlar genelde mütevazi giyim ve tavırları ile toplumda sivrilmezler. Değerleri genelde sonradan anlaşılır.

  

Portatif kişilikli insanlar, kişiliksizliklerini örtmek ve toplum katında bir yer edinebilmek için  marka giyinmeye ve bu markanın etiketini herkese göstermeye ve ne kadar pahalı aldığını anlatmaya çalışır. Bir Ray-Ban gözlük, pahalı bir telefon, pahalı bir araba, pahalı bir saat, bir makam, bir koltuk onun toplumda yer edinmesi için elzem aksesuarlardır. Bunlara zaman bu kişi kendisini dünyanın en güçlü insanı hisseder. İşte bu kişilik zaafiyeti olan insanların üzerinden bu aksesuarlarını ya da malzemelerini aldığınızda geriye hiçbir şey kalmaz. İşte ben bu insanlara “Portatif Kişilikli İnsanlar” diyorum. 


Oysa ilmi ve kültürü ile bulunduğu makamı ve insanların saygısını haklı olarak kazanmış bir kişiyi çırılçıplak soyarak sokağa bıraksanız bile o insanın duruşunda bir değişiklik olmayacak ve insanların ona bakışında bir değişme ve değer kaybı olmayacaktır. Buna “Altın çamura düşmekle değerini kaybetmez.” sözü tam karşılık gelmektedir. 


Bu konuya neden değindim. Birileri ile bir iş yapacağınızda ya da bir makama biri getirileceğinde seçimi iyi yapmak lazım. Portatif kişilikli insanlar o makam ve mevkilere gelmek için her yolu denerler ama liyakat sahibi insanlar sessiz kalırlar.

 

İdarecilerimizin hangi makam ve mevkide olursa olsun bu liyakat sahibi insanları, altının ya da elmasın tonlarca toprağın elenip bununması gibi çıkarıp bulması gerekiyor. Bu ülkenin geleceği buna bağlı.