Süper Lig’in yazılı olmayan kuralıdır, lig ilk milli aradan sonra başlar. Eğer milli ara öncesi lige kötü başlamışsanız milli ara size ilaç olur, lige iyi başlayıp milli araya girerseniz milli ara dönüşü kabusu yaşamanız yüksek ihtimaldir. Biz de ne yazık ki kabusu yaşadık bugün.
Eyüpspor ve Gaziantep maçlarında dörtlü kurguyla sahaya çıkıp gerek skor olarak gerek oyun olarak rakiplerimize karşı çok net galibiyetler almıştık. Göztepe maçında ise hoca ilk iki maçtaki dörtlü dizilişten vazgeçip üçlü dizilişe döndü. Adil’in yokluğunda bir nebze kabul edilebilirdi bu durum. Fakat yine de mevcut oyunumuzu koruyup Adil’in yokluğunda yerini kulübeden tek stoperle doldurmak yerine Jevtovic’i stopere çekip, kulübeden de Uğurcan’ı kullandık.
Alanyaspor’a karşı da kadromuzda herhangi bir eksik olmadığı için ilk iki haftada oynadığımız oyunu Alanyaspor’a karşı da oynarız diye düşünmüştüm. Çünkü mantıklı olan buydu. Sezon öncesi takıma bir oyun yüklersin ve takımın bu oyun disiplininden kopmamasını istersin. İlk 11 açıklanınca Jevtovic’in sakatlığı olduğunu, yerini de Uğurcan ile doldurduğumuzu, takımdan ayrılan Aleksic’in yerine de Bjorlo’nun oynayacağını düşündüm. Tamamen yanılmışım.
Üçlü bir diziliş, merkezde Melih ve Bjorlo kurgusu yüzünden rezalet bir ilk yarı oynadık. Bu takımda Jevtovic olduğu sürece orta sahada başka bir isim düşünemezsiniz. Önce ortaya Jevtovic’i yazarsınız sonra etrafını doldurursunuz. Çünkü elinizdeki oyuncular ne üçlü oynayabilecek oyuncular ne de bu oyuncularla 6’sız oynayabilirsiniz. Sen Bjorlo’dan Melih’in yaptığı işi yapmasını bekleyemezsin veya Melih’ten Jevtovic olmasını da isteyemezsin. Göztepe maçında Melih’in 6 oynayamadığını net bir şekilde görmüştük halbuki.
Hocanın rakibe önlem alma stratejisinin maçın ilk yarısında tutmadığını gördük. Ya da stadyumdaki binlerce taraftar gördü fakat ne yazık ki hoca göremedi ve ikinci yarıya da aynı kurguyla çıktı. Tek değişiklik ilk yarının en kötüsü olan Bjorlo’yu çıkarıp yerine Muleka’yı alması oldu. Bu sayede Enis de merkeze geçti. Bunun meyvesini de ikinci yarının başında attığımız golle aldık. Tam golü attık, kendi oyunumuza dönüp orta sahayı kuvvetlendirelim derken hoca yine 70’e kadar bekledi oyuncu değişikliği için. Tabii yine üçlüden vazgeçmedi. Ta ki 79. dakikada ikinci golü yedikten sonra 83. dakikada iş işten geçtikten sonra dörtlüye döndü.
Sonrası uzun toplar, tamamen oyun disiplininden kopmuş bir takım, ne oynadığını, nerede oynadığını bilmeyen oyuncular derken tamamiyle Recep Hoca’ya yazan hak edilmiş bir mağlubiyet aldık.
İlk iki maçta tıkır tıkır işleyen sistem neden bozulur gerçekten anlam veremiyorum. Recep Hoca hakkında geçen sezon iki tane olumsuz görüşüm vardı, bu sezonda da aynılarını devam ettiriyor. İlki oyuna geç veya yanlış müdahaleleri, diğeri ise her rakibe göre farklı bir kurguyla sahaya çıkması. Neden her rakibe göre farklı bir kurgu deneyip de kendi oyunumuzu rakibe dikte etmiyoruz? Bu takım başarılı olduğu sezonlarda belli bir oyun sistemi olan, rakibine göre sistem değiştirmeyip rakibin kendi sistemine önlem almasını sağlayan ve oyun disiplininden asla kopmayan oyunlarla başarılı oldu.
O kadar kötü maçtı ki yol kazası demek bile içimden gelmiyor. İnşallah Recep Hoca bu maçtan ciddi dersler alır, inşallah takımı önlem alan değil de önlem aldıran bir takıma doğru evirir.