Sadece bilinç

Hasan Ukdem
Medeniyet ve Modernizm kitabında Ali Şeriati bir anısını şöyle anlatır: “Hanry Luper; ‘İki türlü insan vardır’ der. Bir grup insan yüzde yüz objektif, gerçekçi ve düzenlidir. Açıklanamaz hiçbir derdi yoktur; hepsinin sebebi vardır. Fakat ne tür bir sebep? Maddi hayata egemen olan sebep... Birkaç yıl önce bu gruptan biriyle bir lokantada karşılaştım. Le Monde okuyordum. Bolivya'daki durumla ilgili bir makale vardı. Orada yenice bir darbe olmuştu. Yanımdaki bir adam yemek yerken başını eğerek, üçüncü sayfadan görebildiği kadarıyla okumaya çalışıyordu. Pek dikkat etmiyordum. İlgilendiğini görünce hangi sayfayı okumaya çalıştığını sordum. ‘Üçüncü sayfa’ dedi. Üçüncü sayfa, iktisat sayfasıydı. Arabaların ve diğer bazı şeylerin fiyatlarını ve günlük para borsasını veriyordu. Bu sayfa zenginlik için faydalıdır. Bolivya'yla ilgili makale ile meşgulken, mesleğimin ne olduğunu sordu. Bolivyalı olup olmadığımı öğrenmeye çalışıyordu. ‘Hayır’ dedim. ‘Bir siyasetçi değilim, Merşhed’den gelme İranlı bir öğrenciyim.’ Ben ona ne yaptığını sordum. İsrailli bir öğrenci olduğunu söyledi. ‘Ayda 600 franklık bir gelirim var’ dedi. Neden para borsası ile ilgilendiğini sordum ve ekledim: ‘Borsanın durumu Fransız frangı bakımından ne olursa olsun, bizim için ne fark eder ki?’ Şöyle dedi: ‘Dünyanın bir köşesinden gelmişsin ve siyasetçi bile değilsin, fakat Bolivya’da olup bitenleri anlamak istiyorsun. Fakat ben, para borsasında frank, sterlin ve dolar karşılığı dalgalanmaların olduğu bir yerde ayda 600 frankla geçinip giden bir insanım. Sigara içiyorum, eğer frankta düşme görülürse, iki frankım iki buçuk frank edecek ve ben de yiyecek alacağım. Frankta görülen dalgalanmaları incelerken, diyelim bir yıl sonra durum değişir hava yolu ücretlerine beş sentlik bir zam yapılırsa, bütün bunlar benim hayatıma doğrudan etki eder. Ya sen, senin için hiç etkisi olmayan bir şey okuyorsun.’ Sustum bir süre bakıştık. Her birimiz diğeri gözünde ne derece aptal olduğunu açıkça görebiliyorduk.”  
 
Bugünkü dünya düzenine baktığımız zaman, Şeriati’nin anlattığı insan tiplerinin açıkça savaştığını, birbirini alt etmek için olanca güçleriyle birbirlerine abandığını görebiliyoruz. Hayat, bu iki insan düşüncesinden kaynaklanan bir yapılanmanın eseri olarak önümüzde duruyor. Burada önemli olan şey ise paranın peşinde olanın, dünyanın ve şeytanın arkasından gidiyor olduğunu görebilmek, diğerkam olanın ise ahiretin ve hakkın peşinden gidiyor olduğunu müşahede edebilmek. Adaletin perdelendiği, insanın ezildiği, namusun kirletildiği dünyada yaşıyorsak bugün, bu, birinci örnekteki insanın baskın, ikinci örnekteki insanın ise pasif kaldığını gösteriyor bize. 
 
Biz de millet olarak, genlerimizden gelen diğerkam düşüncede yer alan insan tipini temsil ediyoruz. Çok şükür adalet peşindeyiz ve nerede bir mazlum ağlıyorsa, hiç değilse elinde Türk mendili olsun istiyoruz. Başkaları sömürürken biz gidip onlara yardım etmenin gayretini güdüyoruz. Ancak sadece yardım etmek, yanlarında olmak, beraber ağlamak yeterli bir gayret olarak görünmüyor. Artık kendi hayatlarımızdan başlayarak, dünya düzeninin adalete ve insan öncelikli bir düzene kavuşması için de gayret gösterme zamanının geldiği açıkça görünüyor. 
 
Hak ile batılın savaşı bidayetten nihayete kadar sürüp gidecek. Bunda hiçbir şüphemiz yok. Öyleyse Hakk’ın gücünü yer yüzünde çoğaltmak için, ilmin ve cesaretin gücünü harekete geçirmek lazım, imanın ferasetini kuşanmak, Kur’an’ın ahkamını halimize tavrımıza giydirmek lazım. Hayatta en önemli şey bilinçtir bana göre. İman etmenin, insan olmanın, yurt kurmanın da bilinçle anlam kazanacağını düşünüyorum. Madem Ali Şeriati’den söz ettik, onun bir sözüyle devam edelim: “Hiçbir diktatörün elinde tutsak olmak istemiyorsan, sadece bir şey yap; Oku, oku, oku.”  
 
Paranın alabileceği şeylerin değeri dünyaya ait olacaktır. Oysa bilinç imanın yeşermesine, adaletin gürleşmesine ve insanın ebedi saadetinin teminine sebep olacaktır. Üç günlük dünya için gökdelenler inşa eden insanın hırsı, milyonlarca masumu ezerken, bizler fildişi kulelerimizden çıkıp gerekeni yapmanın peşine düşmezsek, bir gün bizim de karşımıza dikilecekler ve başkalarına yaptıkları zulmü bize de yapmaya kalkacaklar. Bugün komşularımızın başına gelenler, Libya’da olanlar, Doğu Türkistan’da yaşananlar ve hatta çulsuz Yunan’ın Akdeniz’de sahte külhanbeylikleri hepsi bu kaynamanın zuhur edişidir.  
 
Sağlam iş yapmak istiyorsak, sağlam bir düşünceye ve sağlam bir imana sahip olmamız gerek, sözü yine Ali Şeriati ile bitirelim: “Bir hakikati yok etmek istiyorsan; ona iyi saldırma. Onu kötü savun!” 
 
Sevgiyle kalın.