Bazen şans eseri yaşadığımı düşünüyorum. Tabi bu düşüncenin en büyük sebebi haberlerde gördüğümüz cinayetler. Geçtiğimiz günlerde Amerika’da meydana gelen cinayetin görüntülerini izleyenler elbette vardır. Bende o görüntüleri izledim ve şunları söylemeden geçemeyeceğim.
Nasıl bir dünyada yaşıyoruz?
14 kez suç işlemiş kişi daha doğrusu hayvan-hayvana da hakaret olur- neden dışarıda? Böyle bir durumda adalet kavramından nasıl bahsedebiliriz? Bu sorular sadece Amerika'daki bu olay için geçerli değil. Dünyanın pek çok yerinde benzer olaylar sürekli yaşanıyor. Ve dünyanın dört bir tarafından insanlar saçma bahanelerle belkide tanımadıkları insanlar tarafından sadece o an orada olduğu için öldürülüyor.
Bu tarz olaylar yaşanmaya devam ettikçe hepimizin aklına gelen düşünce ise tam olarak şu: “Bende bir gün sırf yanlış zamanda yanlış yerde olduğum için hayatımdan mı olacağım.” “Herkese artık potansiyel şüpheli gözüyle mi bakmam gerekiyor?” “Adalet nerede?”
Yok cezai indirimler, yok mağduru değil faili savunmalar...
14 kez suç işlemiş birinin dışarıda olması demek, sistemin onu durdurmak yerine suçluyu teşvik etmesi demek. Bir suçun cezasız kalması suçun kendisinden daha tehlikeli. Bu hem toplumun adalete olan güvenini yıkar hemde suçlunun suç işlemeye devam etmesini sağlar.
Bir de çok acı bir taraf var, o da mağdur için hayat geri gelmiyor. Geride kalan aileleri, sevdikleri o dayanılmaz acı ile yaşamaya devam ediyorlar. Mağdurun hayatı son bulurken failin yıllarca indirimlerle aflarla dışarı çıkması sadece adaletsizlik değil aynı zamanda insanlığa yapılmış büyük bir hakaret.
Adalet sadece mahkemede verilen kararlar değildir. Sokakta yürüyen bir çocuğun güvenle eve dönmesidir. Bir kadının gece tek başına otobüse binebilmesidir. Dışarı çıkarken “Ya başıma bir şey gelirse...” diye düşünmeden yaşamasıdır.
Adalet, insanların korkuyla değil güvenle yaşamasıdır. Bizler şansa güveniyor, her an başımıza bir şey gelirse düşüncesiyle hareket ediyorsak ortada büyük bir sorun var demektir.