ŞEB-İ ARUS’U MARKALAMAK

Sedat Dönmez

Bunu her sene söylemekten yorulsak da maalesef yine söylüyorum. Konya yıl içerisinde sahip olduğu en önemli pazarlama haftasını yine ruhsuz bir kutlamayla sona erdirdi. İstanbul’da düzenlenen Şeb-i Arus törenleri bağıra bağıra insanları davet ederken Konya yine Ahmet Özhan’la izleyici çekmeye çalıştı. Bir geleni bir daha gelmeye gerek gördürmeyen yaklaşımıyla yine değerlendirilemeyen bir haftayı geride bıraktı. Şeb-i Arus esasen Konya’ya özgü, bu şehrin sahiplenmesi gereken bir organizasyon. Ancak bu organizasyonun markalaşması adına şehirde yıllardır bir adım yok. Yapılan sadece bu organizasyonun Konya’da olması gerektiğini söyleyerek diğer şehirlere ateş püskürülmesi.

Şeb-i Arus maalesef ki markalaştırılacak bir organizasyon olarak ele alınıp bu yönde çaba sarf edilmiyor. Üstelik öyle büyük bir çaba göstermeye de gerek yok. Mevlana gibi bir değerin tüm dünyaya duyurduğu felsefesi Şeb-i Arus için yetecek bir marka değeriyken Konya hala yıllardır değişmeyen organizasyon anlayışıyla bunu anlamamakta ısrar ediyor. Bu sene yapılan en doğru adım “kardeşlik” teması üzerine vurgu yapılmasıydı. Ancak bu tema da insanları şehre ve organizasyona davet etmekte yetersiz kaldı. Eğer iletişimde bir tema kullanıyorsanız bunu destekleyecek bileşenlerinizde olmak zorunda. Yılın kardeşlik temasına uygun bir organizasyon uygulaması gören oldu mu bilmiyorum ama ben rastlamadım. Yine Ahmet Özhan konseri ve Sema gösterisi ile izleyicileri karşıladık ve gönderdik. Peki, iletişimdeki kardeşlik teması nerede kaldı? Neden bu kardeşliği oluşturacak dünya liderleri bu törende bir araya getirilemedi? Cumhurbaşkanlığı bu konuda paydaş olabilecek iken neden bu konuda hiçbir adım atılmadı? Bu hafta dünyaya adını duyurmuş Mevlana’yı tüm Türkiye’de hatta dünyada konuşturmamız gerekirken bunun hangisini yapabildik? Hangi iletişimde kardeşlik için Konya’da buluşmaya davet ettik ve bunun için ekstra bir çaba harcadık? Şuan Orta Doğu ve özellikle Kudüs’ün durumu ortadayken neden bu kardeşlik temasını ete kemiğe bürünen, ayakları yere sağlam basan bir organizasyon bileşeni haline getiremedik? Sürekli birlik olmaktan bahseden şehir yöneticilerimiz bu sürecin lokomotifi olarak neden bu organizasyondan faydalanamadı? Bırakın faydalanmayı yine siyasi girişimlerin gölgesinde bıraktı. Daha önce de defalarca yapılan hata bu sene de yapıldı. Şeb-i Arus haftası Konya’ya davet edilen devlet büyükleri sadece bunun için davet edilmeli ve tüm ulusal, yerel ve dünya basını bu organizasyonu konuşması gerekiyor. Ancak bizim yöneticilerimiz hazır devlet büyükleri gelmişken bir de hastane açılışı araya sıkıştıralım, hadi hızlı treni de açmış olalım gibi ekstra konuşulacak organizasyonlar yaptırmaktan geri durmuyor. Açıkçası günü Mevlana ve felsefesi ile ilgisi olmayan organizasyonlarla doldurmaya bakıyor. Gün içerisinde Şeb-i Arus ruhunu verecek onlarca organizasyon yapılıp hem gelen devlet büyüklerine hem de başka ülke ve şehirlerden gelenlere bu ruhu yaşatmak dururken fırsattan istifade açılışlar yaptırıyoruz. Sonra da diyoruz ki Şeb-i Arus Konya’dan gidiyor. Aman kimse yapmasın, bu organizasyon Konya’nındır diye bağırıp çağırıyoruz. Sen hakkını vermezsen hakkını veren biri çıkar ve elinden alır. Bunu yadırgamamız gerekiyor. Ki zaten Mevlana felsefesinin hakkını verecek ve bu felsefeyi açılış törenlerinin gölgesinde bırakmayacak bir anlayışa hâkim bir şehrin bu işi üstlenmesi daha doğru olur. Değerini vermiyorsak hiç değilse ölmesine de izin vermeyelim.