Şehir ölmeden asla!

Hakan Bahçeci
Yanı başımızda, kapı komşumuz şurası ve hatta bizim topraklarımız… Suriye ve civarı; bir zamanların ilim, irfan ve medeniyet şehri, ticaret yollarının ona çıktığı, siyasi ve idarenin kalbi Şam, Kitapların ve kütüphanelerin, ilim meclislerinin şehirleri… Gün geçmiyor ki patlayan bir bombaya uyanmasın bu şehir.
 
            Şam, namı diğer Dımaşk; rivayete göre Hz. Nuh’un oğulları ya da torunlarının inşa ettiği şehir. İslam toprakları olmaktan hiç çıkmamış, ne zaman kâfirlerin eline geçse geri alınarak İslam dünyasının önemli merkezlerinden biri olarak günümüze kadar gelmiş o kadim şehir…
 
            Bizzat Hz. Peygamberin sözlerinde, hadislerinde geçmiş, adı anılan, gıyabında dua edilen üç beş şehirden biri Şam… Rivayet olunur ki Abdullah bin Amr, babasından (r.a.) şöyle rivayet etmiştir. Rasulullah (s.a.v):
 
-Kıyametten önce Hadramevt’ten veya Hadramevt tarafından bir ateş çıkacak ve insanları etrafında toplayacaktır. Ashab:
-Ey Allah’ın Rasulü! (O zaman) bize ne yapmamızı emredersin? Diye sordular. Rasulullah (s.a.v) da:
-Şam’a gidin, buyurdu.
 
            Koca bir şehir, sadece bu şehri ve tarihini anlatmaya kalksak neredeyse dünya tarihine bir bakış atmış sayarız kendimizi. Görünen o ki bu şehir devam edecek dünya tarihinin sayfalarında yerini almaya ve bu sayfalar öyle küçük paragraflarla son bulmayacak. Ciltler gerekecek bu şehrin hikâyesini yazmak için.
 
            Şam şehrini neden dünya tarihinden ayıramayız? Hiçbir şey olmasa içinde barındırdığı mezarlar buna izin vermez. Yahya (a.s.) burada meftunsa, müezzinlerin şahı Bilal (a.s.), Selahaddin Eyyubi, Baybars, Sultan Vahideddin, Muhiddin Arabi ve daha nicesi burada toprağa defnedilmişlerse tarihin bu sokaklardan ayrılması mümkün olmasa gerek.
 
            Şam denince Ümeyye (Emevi) camiini hatırlamayan olur mu acaba? Bir şehri kadim kılanlardan biri de oradaki tarihi eserler değil midir? Kaldı ki mabet olarak Emevi Camii halen bir camidir ve bu mekâna başka bir gözle bakmak ihanetin ta kendisidir.
 
            Eğer bir ticaret atlası çizecek olsanız, ticaret yollarının kesiştiği, kervanların yola çıkıp kendinde eğleştiği kaç merkez belirlersiniz? Bu merkezlerden biri Şam değil de neresidir?
 
            Bahsini ettiğimiz şehir nerede? Suriye, yani savaşın ülkesi, yani üzerinde kendi halkından başka ve Türk unsurundan başka herkesin söz sahibi olmak için, bu şehirde yer ve yurt kapmak için uğraştığı yitik ülke. Yani Şam’ın ülkesi, tarihiyle birlikte, ait olduğu inanç, sahip olduğu güç, coğrafyasıyla bitlikte tarumar edilmek için sırtlanların saldırdığı şehrin ülkesi…
 
            Şehir, kendine bunu yapanları soracak kadar kuvvet ve hak sahibidir. Yeri ve zamanı gelince hesap verecekler burada olsun yeter.