SELAM

Bekir Dolu

selam Allah’ın selamıdır

selam Allah’ın rızası demektir

selam duadır

selam sünnettir
selam esenliktir, esenlik dilemektir
selam ben kötü biri değilim demektir
selam kalpteki ferahlık demektir
selam küskünleri barıştırandır
selam alçak gönüllüğün ta kendisidir
selam gönül kapısını açan mucizedir

Velhasıl Selamet, esenlik, güven…

Bizim Anadolu’da hayatın akışına öyle karışmıştır, öyle meczolmuştur ki selamlaşma, asırlar içinde adeta nefes almak gibi olmuştur, gayrı ihtiyari yapılır. Önce selam sonra kelam olmuştur. Sevk-i tabi ile ve hatta anlamını bilmeyerek yapılsa bile selamlaşmanın yukarıda hemen aklıma geliverenlerden saydığım ve elbette sayamadığım çok derin manaları vardır.

Selam verme/alma nasıl pek anlamlı ise, selam vermeme-almama da çok anlamlıdır bittabi. Eşinden, dostundan, tanıdığından ve belki tanımadığından selamı esirgiyorsan eğer, muhakkak bir sebebi olmalı. Demem o ki; selam vermek/almak gayrı ihtiyari yapılabilirse de selam vermemek/almamak pek öylesine anlamsızca yapılmaz. Bir dargınlık, bir kızgınlık, bir cezalandırma veya tavır koyma olmadan selamlaşmamak bilhassa selam almamak ancak unutma ile izah edilir.  

Dünyanın bir ucundan ta diğer ucuna bütün müslümanların ve hatta müslümanlarla bir arada yaşamış birçok gayr-ı Müslimlerin, yani yaklaşık 3 milyar insanın bildiği, kullandığı ve her kapıyı kolaylıkla açan sihirli bir anahtardır o. Cihanşümuldur ve hatta iki cihanşümuldur.

Bir dost aracılığıyla, bir mektupla, bir e-postayla, bir kısa mesajla bile gönderildiğinde, mutlaka alıcısına iletilmesi gerekli kıymetli bir hazine muamelesi görmesi de bundandır zaten.

Anlamlı da olur diye düşündüğümden, gazetede yayınlana- cak olan ilk deneme yazıma, selam diye başlayayım dedim.

Amma bundan başka sebebi yok dersem tam da doğruyu söylemiş olmam. Şöyle ki; “hangi bedbaht fani elindeki hazinenin kıymetini bilmiş, onu kaybetmeden” dersem yeter mi acaba? Yook yetmez derseniz; bana müsaade, size tünaydın diyorum o zaman ben!  

“AMERİKAN UŞAĞI KİM?

Tam da yazımı burada bitirecekken şeytan içimdeki efendilik duygusuna galip geldi de şu ODTÜ deki öğrenci nümayişlerine kısa da olsa değinmeden geçemedim.

Türkiye ilk defa tamamen yerli üretim uydusunu fırlatıyor. Bunun için yapılan merasim esnasında "Tam Bağımsız Türkiye" "Amerikan Uşağı Tayyip, Üniversiteden Defol " diyerek nümayiş yapılması anlamsız değil mi? Eğer müsaade ederseniz zaman zaman yanımda getireceğim muzip bir Mustafa Abim var benim. İşte O Mustafa Abim benim aksime çok anlamlı buluyor bu nümayişleri ve de ekliyor  ” saf olma, diyor bana, kökü dışarıda bunların, halka, halkın değerlerine, inancına,  velhasıl yerli ne varsa hepsine düşmandır bunlar, bunların derdi Tayyip falan değil” diyor. Tabi ben söylediklerini biraz yumuşatarak yazmaya çalıştım.  Zamanımız ve yerimiz olursa halkına söverek halkçılık yapmaya çalışan Türk solunun durumu ile ilgili bir yazı daha yazmaya çalışacağım inşallah.

DEVLET SANATÇISI!

Halka sövmek demişken aklıma geldi. Üzerime vazife olduğunu düşünmesem, ismini anmaktan gerçek bir rahatsızlık duyduğum “karı dü..me” meraklısı edepsiz, sanatçı eskisi ile ilgili tek satır bile yazmaya gerek duymam. Bu “adamın” DEVLET SANATÇISI olmasına yönelik ciddi bir tepki var. Eğer mevzuat müsaitse kendisine verilen paye derhal geri alınmalı. Zira bu payeyi taşımasına artık toplumun rızası olmadığı gibi devletin kasasından aldığı bir tek kuruşa da rızası yok toplumun.

Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle hoşçakalın vesselam