ŞEYTANIN DOSTLUĞU

Sezai Keskin

‘’Sadıklarla beraber olun.” (TEVBE, 119)

**

Adam yerde yazılı bir kâğıt bulmuş, çiğnenmemesi için kıvırıp duvar deliğine sokmuş...
Gece rüyasına şeytan girmiş:
- “O kâğıtta benim adım yazılıydı. Kâğıdı ayak altında bırakmadın. Ben de şimdi sana bir iyilik edeyim, peşime takıl!”
Bu saftirik de tatlı söze kanıp şeytanın peşine düşmüş. Az gitmişler, uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler,    birlikte, bir kuyunun başında durmuşlar.
Şeytan bir ip çıkarmış:
- “Al bunu beline dola. Seni aşağıya sarkıtacağım. Kuyunun dibi altın dolu, al alabildiğin kadar; ceplerini doldur. Haber ver, seni yukarı çekerim!”
Saftirik adam söyleneni yapmış, bir de ne görsün. Kuyunun dibi altın doluymuş. Doldurabildiği kadar doldurmuş, yukarıya işaret vermiş. Şeytan ipi çekmiş; ama nafile, biri ayaklarına yapışmış bırakmıyor.
Şeytan talimat vermiş:
"Sen onun kafasına su at, bırakır!”
Bir, üç, beş bırakmıyor; son bir gayretle bir daha su atmış, derken karısının dürtmesiyle uyanmış:
“Herif herif, yatağı batırdın!”
Adam uyanmış.
"Kusura bakma hanım, şeytanın dostluğu böyle oluyor" demiş....
*
Şeytanın ipiyle kuyuya inip, kör kuyularda merdivensiz kalanlar şeytanın maskarası olur.
Sevilmeyen bir yaratıktır o. Adı söylendiğinde tüyler ürperir ancak kimileri için de cazip bir çekiciliği vardır. İster İblis deyin ister Şeytan, dünyanın vazgeçilmez konularından biri olan bu melunu iyi tanıyın.
Allah'ın rızası ve hoşnutluğu yerine şeytanın dostluğunu kazanan kimseler, Allah'ın pek çok nimetinden mahrum kalırlar. Bu nimet kayıplarından biri, hiç kimseyle gerçek anlamda dost olamamalarıdır.
Şeytanın dostluğu ise darağacına kadardır, ölümün eşiğine gelince insanı orada terk eder. Çünkü, şeytan dost edindiği kimselere yalanı, isyanı, fitneyi, nefreti hoş gösterir. Gariplerden garip dünyaya musallat olan talihsiz şeytan dostları, şehvet simsarları, kirli ağızları nefretle köpürüp kendileri gibi düşünmeyenlere sürekli saldırır, bir çeşit kara çalar. Bencil hareket eder; en iyi arkadaşı daima kendisidir. Bu nedenle söz konusu kişilerin Kuran'da kastedilen manada gerçek ve kalıcı dostluklar kurmaları imkansız. Tarih haber veriyor, ağrıların hastalıkları haber vermesi gibi. Ağrı kesicilerle kanser sinyalini kesen sahte doktorlar gibi sahte dostların masallarına kulak asan kişinin yoldan çıkması kaçınılmazdır. Şeytanın iki adı vardır: Biri şeytan, öbürü yalan. Bir bilge, “Allah’ım beni dostlarıma karşı koru, düşmanlarıma karşı ben kendimi korurum,” demiş.  Bu kimin dost, kimin düşman olacağını bilememekle açıklanabilecek bir sözdür. Ayrıca bugün dost olan, yarın düşman da olabilir. Yönünü ve sırtını şeytana dayayanlar, şeytanın ayak izlerini takip eden yengeçler ihtiras çukurunda feci akibete sürüklenir. Yani şeytanla kabak ekenin kabağı başında paralanır. Nitekim Yüce Rabbimiz ‘’Şeytan onları hâkimiyeti altına alıp kendilerine Allah'ı anmayı unutturmuştur.
İşte onlar şeytanın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, şeytanın tarafında olanlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.’’ (Mücadele,19) buyurmaktadır.
Eski bir atasözü var; ”Zehiri teneke tasta değil, altın kâsede sunarlar” Ahmaklar da zanneder ki bana değer veriyorlar. Ve altın kasede sunulan zehri hiç tereddütsüz yutarlar. İhanet en yakındaki dosttan geldiği için adına ihanet denir. Düşman ihanet etmez, ‘’dost’’ ihanet eder…
*
Fiemanillah