ŞİMDİKİ NESLİN “ŞİMDİSİ”

Hakan Bahçeci

Kimi iletişimciler özellikle iki binli yılların başı itibariyle doğanları “Z Kuşağı” olarak adlandırıyor. Z kuşağında olanlar, teknolojik çağın çocuklarını kastediyor, daha özelde ise özellikle cep telefonsuz bir dünyayı düşünmeyen nesil kastediliyor. Bu neslin teknolojinin tüm imkanlarından faydalandığı ve sağladığı rahatlığı sonuna kadar kullandığı gerçek…

Cep telefonu neslinin “şimdi” ile olan bağı nicelik olarak ölçülebiliyor hem de her saniyesi lakin vaktin nitelik olarak kıymeti ne ediyor ölçmek ve değerlendirmek mümkün görünmüyor. Günlerin yetmediğinden dem vuruyor gençler ve günün nasıl geçti sorusuna “çok çabuk ve yorucu” diyerek cevap verebiliyorlar.

“Şimdi” üzerine kelam etmenin neredeyse tüm düşünürlerce mesele edilmiş olmasının şimdiki gençler tarafından ehemmiyeti yok. Hatta böyle bir konunun felsefenin en önemli konularından olmasından bihaberler… Oysa vakit ve vaktin kıymeti üzerine düşünmeye, yazmaya, kafa yormaya dünden daha çok muhtacız. Vaktin bir parçası diyebileceğimiz “şimdi” ise ona yüklediğimiz anlam bakımından bize an yakın olan zaman birimi.

Şimdiki neslin “şimdi” dedikleri, haz ve keyif olarak alınabilecek ne varsa alıp tüketilmesinden ibaret. Bu durumu herhangi bir kesim herhangi bir ideolojik yapıyı kastederek tespit ediyor değilim. Hemen her kesimden ve her düşünceden gençlerin, çocukların elinde cep telefonu var ve sadece kendi ilgi alanları çizgisinde kullanıyorlar.

Cep telefonu, her türden görüş ve yaşam tarzına uygun tüketim metaı üretmiş durumda. Platform yani zemin aynı, sadece tüketime sunulan oyuncaklar farklı. Aynı sosyal ağın farklı cümleler kuran kuşağın sesleri olduk gençler olarak.

Mekândan kopuk, ait olma hissinin zayıfladığı bir şimdi yaşanıyor. “Şimdi” dediğimiz an geçmiş ve gelecek anların toplamından oluşuyor. Dünü anlamlandırmanın ve yarına bakabilmenin tek yolu; şimdi. Oysa Z Kuşağı, “Şimdiyi” o kadar çabuk ve pervasızca harcıyor ki düne bakmak için hızını kesemiyor ve yarın için dünden ders almış olmuyor.

Yukarıda yazdıklarımın sosyolojik anlamda nicel bir ölçümünü yapmış değilim. Lakin kiminle konuşursanız sohbetin böyle bir sonuca bağlanacağından eminim. Daha dün duraktaki amca, evinize gelen misafir, iş yerinde arkadaşınız “zamane çocuklarını anlamak zor, yetmiyor, yetinmiyorlar, ne varsa bu cep telefonlarında var” demedi mi?

Diğer yandan daha şu günlerde cep telefonu kullanma ile ilgili yapılan uluslararası bir araştırmada cep telefonu kullanmada açık ara birinci olduğumuz çıktı ortaya. Ortalama olarak 13 dakika (yazıyla on üç dakika) içinde cep telefonumuzu kontrol ediyormuşuz. Bir arama, bir mesaj sesi olmasına gerek yok, bizi koşullandıran şey cep telefonu zamanından uzak kalamıyor olmak.

Şimdiki neslin “Şimdisi” tüketilmek ve tüketmek üzere programlanmış vaziyette. Şimdiyi kurtarmanın peşinde, sosyal ağlarda oluşturduğu sanal kimliklerin esiri olarak farklı kişilik ve karakterleri beslemek ve süslemek kaygısında bir nesil var karşımızda. Evet tam da karşımızda, dili, tavrı, tarzı bakımından tam da karşımıza geçip kendi “şimdisiyle” bize bakan çocuklarımız var.

Z Kuşağı diye isimlendiriliyor demiştik ya bu nesle. Temelinde cep telefonu var demiştik. Cep telefonunun olmadığı bir dünya onlar için muhal. Bu kuşağa nasıl hitap eder de “şimdiyi” milli, manevi ve insani hislerle teçhiz ve tezyin edebiliriz? Sanal medyada dolaşarak bu sorunun cevabını bulabilir miyiz sizce?