SÖMÜRGECİ KÜLTÜR VE İRAN

Prof. Dr. Önder Kutlu

Malumdur; İngilizler dünyanın farklı köşelerinden topladıkları çeşitli etnik ve dini kökenden insanı Çanakkale Savaşlarında bize karşı savaştırmışlardı. Bu insanlar belki bilmeden, belki cahilliklerinden belki de sahiplerine yaranmak için ge(tiri)ldiler Çanakkale’ye.

Sadece Çanakkale’de değillerdi tabii ki. Avrupa’da, Asya’da, Afrika’da İngiliz sahipleri adına hayatlarını kaybeden on binlerce Müslüman askerden bahsediliyor bugün.

BBC World News kanalında dün izlediğim bir belgeselden yola çıkarak son dönemde karşı karşıya kaldığımız gelişmeleri ele almak istiyorum.

Hikâye, Hindistan’ın Pencap Eyaletinden İskender Han isimli bir kabile şefinin Birinci Dünya Savaşında İngiltere adına Fransa topraklarında Almanlara karşı savaşırken ölümünün 100. yılı münasebetiyle Londra’da açılan Müslüman Savaş Mezarlığı’nı anlatıyor.

Törene onur konuğu olarak Prens Edward, mezarlığın açılması için mücadele eden Zafer isimli Hindistan orijinli bir Müslüman, İngiliz ordusunda görev yapan Müslüman askerlerin imamı, yani Savunma Bakanlığı Müslüman din görevlisi ve İngiliz ordusundan komutanlar katılıyor.

Tören Birinci Dünya Savaşında ölen Müslümanları anmak için düzenleniyor. Onların anısına özel bir mezarlık açılıyor.

Düşünüyorum; İngilizler ne yaptılar, nasıl ikna ettiler de bu insanları kendileri için ölüme gönderdiler. Zira İskender Han ailenin tek erkek evladı olduğu için öldüğü zaman babası ve kabilesi çok ciddi bir travma yaşamış. Kabilenin geleceği tehlikeye girmiş. Başsız kalmışlar.

Hint Müslümanları canlarını feda ederek, efendileri için savaşmışlar. Hem de o gün Halife’ye karşı yapmışlar bunu.

Bugünün ana konusu ise İran...

Hafta sonu Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı geçtiğimiz Temmuz yapılan anlaşmaya sadık kaldığından bahisle İran’a karşı uygulanan yaptırımların sonlandırılmasını talep etti. İstek BM tarafından kabul edildi. İran’a ait 100 milyar doların üzerinde mal varlığı serbest bırakılıyor. İran bundan sonraki dönemde sadece bölgede değil, dünyanın farklı bölgelerindeki anlaşmazlıklarda doğrudan taraf haline gelecek.

Aynen Hindistan Müslümanlarının ‘efendileri’ adına Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında dünyanın farklı bölgelerinde savaşmaları gibi. Özellikle son on beş yıldır Irak, Suriye, Yemen, Lübnan, Mısır, Afganistan, hatta terör örgütü PKK ile ilişkileri dolayısıyla Türkiye aleyhine yürüttüğü çalışmalarını daha farklı bir düzlemde ve daha doğrudan bir biçimde sürdürecekler.

Hintli Müslümanların yerini, İran’lı Şii’ler alıyor bugün. Resmen ve alenen Amerikalılarla, Ruslarla, Çinlilerle, İngilizlerle beraber hareket edeceklerini deklare ediyorlar. Gizli gizli, üstü kapalı biçimde yaptıklarını daha aleni biçimde yapacaklar.

Ortadoğu yeni gelişmelere gebe...

Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri bundan rahatsız. Türkiye rahatsız olması gereken bir ülke. İran global bir aktör olarak devreye daha aktif biçimde giriyor. Arkasına aldığı Siyonist ve emperyalist güçlerle beraber hareket ediyor.

Gerçek yüzlerini gösteriyorlar. 1979’dan beri üstü kapalı biçimde yürüttükleri çalışmaları açıktan yapacaklar. Sözde ‘Siyonizm karşıtı’ duruşlarını değiştirecekler.

Son dönemlerde kamuoyuna açıklanan, devrimin ilk dönemlerinde Siyonistlerle İranlı mollalar arasında el altından yürütülen görüşmeler aslında İran’la ilgili her şeyi açıklıyor. Nasıl o dönemde Siyonist-sever tutumlarını açık etmişlerse bugün de benzer bir durumdan bahsetmek mümkün.

İran geliyor...

Egemen, sömürgeci güçlerle beraber. Son otuz yedi yıldır kullandıkları retoriği değiştirecekler artık. İslam dünyasından kandırdıkları, kullandıkları İran-severlerin gerçeği görme zamanı geldi de geçiyor bile. Ama el altından yürüttükleri faaliyetleri ve tesis ettikleri ilişkileri ile bölgede çok ciddi bir güç haline geldiler. Bölgemizdeki tüm masum ülkeler açısından tehdit oluşturuyorlar.

17 Aralık’ta Reza Zarrap üzerinden açığa çıkarıldığı söylenen tezviratın planlanmasında rol alan İran, bundan sonra Türkiye ile daha doğrudan hareket edecek ve daha fazla karşı karşıya gelecek.

Beyinsiz Müslümanların yüz küsur yıldır yaptığını İran, ‘devlet aklıyla’ ve Şii savaşçılar eliyle yapmaya devam edecek. Önümüzde çok zor günler var. Suriye için ay sonunda başlayacak görüşmelerden hemen önce sisteme aktif bir (f)aktör olarak sürülen İran kartını iyi okumak durumundayız.

Bu hamle Türkiye’yi Sünni İslam dünyasının liderliğine taşıyabileceği gibi, çok ciddi krizlere de sürükleyebilir.

Suudi Arabistan önderliğindeki blok ve bu blokta yer alabilecek potansiyel ılımlı milletler Türkiye’yi daha fazla ön plana çıkarabilir.

Allah’tan ülkemizde güçlü ve milli bir iktidar var.