Sonun Hüsn-i Hâtime Olsun

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Hüsn-i hatime, İslam inancında bir kişinin imanla ve güzel bir şekilde ölmesi, son nefesini mümin olarak vermesi anlamına gelir. “Hüsn-i hatime", güzel bir son, iman üzere ölüm anlamı taşır. İman, Hz.Muhammed (a.s)’ın getirdiği ve Yüce Allah tarafından kendisine vahyettiği kesin olarak bilenen şeyleri tasdik etmektir. İslam akaidinde (inanç esaslarında), bir Müslüman’ın imanla ölebilmesi, ebedi kurtuluş (cennet) için temel şarttır.

Bu bağlamda hüsn-i hatime, bir müminin en çok arzu ettiği ve Allah’tan dua ile istediği bir sondur. İmanla Yüce Allah’ın huzuruna varmak için kelime-i şehadet getirerek ya da kalbinde imanla vefat eden kimse, büyük günahları olsa dahi Allah’ın affı veya cezasından sonra sonuçta cennete girecektir. Kur’an’da bu durum şöyle ifade edilir: "Ancak Müslümanlar olarak can verin."[1] Hz. Peygamber (a.s): “Kimin son sözü ‘Allahtan başka ilah yoktur’ cümlesi olursa cennete girer” buyurmuşlardır. [2] İnancımıza göre amel, imandan bir cüz değildir. Ameli olmayan kimsenin imanı yoktur, denemez.

İmanın sıhhatinin şartlarından birisi, iman; yeis ve ümitsizlik halinde olmamalıdır. Mü’min olmayan birisi, ölüm anı gelip dünya ile ilişkisi kesilip, ahirete varacağı yer kendisine gösterilince (can boğaza geldiğinde), iman etse bile bu iman makbul değildir. Kur’an’da Firavun’un ölürken iman etmesi bu duruma örnektir: "Azabımızı görünce, 'İsrail oğullarının inandığından başka ilah olmadığına inandım' dedi..."[3] Ancak bu iman kabul edilmedi. Dolayısıyla imanlı bir hayat sürmek ve o şekilde ölmek esastır.

Hüsn-i hâtimenin zıddı olan sû-i hatime, yani kötü bir son, imansız veya günah içinde ölmek anlamına gelir. Bu da ebedi azabı doğurabilir. Bu yüzden müminler, Peygamber Efendimizin yaptığı şu duayı sıkça yapmalıdırlar: "Ey kalpleri halden hale çeviren Allah’ım! Kalbimi dinin üzere sabit kıl!.”[4]

İnancımıza göre hüsn-i hatime ile ruhu teslim etmek yüce Allah’ın bir lütfudur. Bir kimse bu ilahi lütuftan faydalanmak için; ihlaslı bir iman sahibi olmalı, olabildiğince günahın her çeşidinden kendisini korumalı, dilinden tövbeyi eksik etmemeli, az da olsa salih amel işlemeye devam etmeli, duanın gücüne inanarak Yüce Mevla’ya yakarmalı ve son nefeste şeytanın vesvesesinden korunarak imanla emaneti vermek için Allah’a sığınmalıdır.

Her an Yüce Allah’la birlikte olan kimseyi Rabbi de son anında yalnız bırakmayacaktır. “Allah’ın dinine yardım edenlere Allah da yardım eder.”[5] Elbette bir Müslüman için güzel bir son, en önemli hedeflerden biri olmalıdır. Çünkü son nefes kişinin ebedî hayatını belirler. Bu yüzden itikat açısından hüsn-i hatime, sadece bir temenni değil; imanlı, ihlaslı ve sabırlı bir hayat sürmenin doğal ve Allah’ın izniyle karşılığı olan bir sondur. Esas olan ölüm gelinceye kadar Rabbe kulluk etmektir.[6]Bu sebeple “nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle de dirilirsiniz”[7] Nebevi kavli kulaklarımızın küpesi olmalıdır.

Ölümün düğün olur, eğer sonun hüsn-i hâtime ise….


[1] 2/Bakara 132.

[2] Ebû Davud “Cenaiz” 20.

[3] 10/Yunus 90. Ayrıca bkz. 40/Mümin 85.

[4] Tirmizî “Daavât” 124.

[5] 47/Muhammed 7.

[6] 15/Hicr 99.

[7] Müslim “Cennet” 83-84.