Sözde Liyakat

Tuğba Açıkgöz

Liyakat konusu son zamanlarda ülke gündemini oldukça meşgul etmektedir. Peki vatandaşın sıkıntılı gördüğü mevzu nedir? Liyakat noktasında nasıl bir sıkıntı yaşanmaktadır?

Hem islami, hem de kanuni boyuttan incelemek, irdelemek ve değerlendirmek zorunda olduğumuz, içinde ‘kul hakkını’ barındıran, çok ince elenip sık dokunulması gereken bir konu!

Mensubu olduğumuz din liyakatı çok net bir şekilde emretmektedir. Nisa süresinde ‘ Şüphe yok ki Allah size, emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder! Doğrusu Allah, bununla size ne güzel nasîhat veriyor! Şüphesiz ki Allah, Semî' (herşeyi işiten)dir, Basîr (hakkıyla gören)dir’ buyurmaktadır.’

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda, liyakat ilke olarak benimsenmiştir ve tanımı; ‘Devlet kamu hizmetleri görevine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkânlarla uygulanmasında devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmaktır’ şeklinde yapılmıştır.

İki açıdan da bu kadar net ifade edilen liyakat aslında çok da sağa sola çekilecek durumda değildir, yorum yapılması gerekecek bir çelişki barındırmamaktadır. Tabi kişiler ‘kendi doğrularına göre’ iş yapmıyorsa! İşte sıkıntının sebebi, İslamiyet’in bize kesin bir dille yasak kıldığı kişisel hırslar, kişisel düşmanlar, kişisel dostlar, hatta kişisel keyiflerin bile öne çıktığı her şeyin, liyakat kimliğine bürünmesidir.

Hepimiz vatanseveriz. Hepimiz ölmeyi göze aldık. Hepimiz ülke en iyi yerlere gelsin istiyoruz. Ama hepimiz farklı yolları seçiyoruz. Ülkenin içerisinde bulunduğu kaostan faydalanan kesim, ocular bucular olma yolunda ilerlerken, Sayın Cumhurbaşkanı’mızın ‘yalnızım’ ifadesini kullanmasına sebepte, işte bu kutuplaşmalar maalesef ki! Kim iyi, kim kötü? Kriptolar, uyuyan hücreler, hırlılar hırsızlar ve dürüstlerin birbirine karışıp yan yana masalarda çalışmak zorunda kaldığı süreçte, aklımızı satılığa çıkarmak, vatanseverlikten vazgeçmek, işimiz görülsün diye el etek öpmek, bana dokunulmasın diye üç maymundan kendimize pay çıkarmak evlatlarımızın geleceği adına atacağımız en büyük hata olacaktır.

Canımızı sıkan kişilere etiket yapıştırmak, yaftalamak, iftira atmak, hak ettiğini vermeyi bırakın, elindeki imkanı bile almak! Nasıl ifade edilir, nasıl izah edilir çok da mümkün değil. Bu noktada İslami kimliğini kullanabilen aklıselimler galip gelecekler! Çünkü kul hakkı Müslümanı, münafıktan ayıracak.

Çalıştığı kurumda ‘yetim hakkını gözetmeliyiz’ diyenler ‘bu kurumda yetim var mı?’ diye sormuyorsa, işe bu hassasiyetle başlamıyorsa, Allah yar ve yardımcımız olsun!

Çalıştığı kurumda ali kıran baş kesen olmaya niyetliler varsa, Allah yar ve yardımcımız olsun!

Çalıştığı kurumda sözde liyakat uygulayanlar varsa, Allah yar ve yardımcımız olsun!

Ve çalıştığı kurumda ülkesinin menfaati için gecesini gündüzüne katan, aynı anda birçok işi bir güne sığdırmaya çalışan, devlet büyüklerimizin çıktığı ‘Yeni Türkiye’ yolunda yardımını esirgemeyen, kundakta bebeğini bırakıp hatta doğmamış bebeğinin rızkı helal olsun diye canını dişine takıp çabalayan her kim varsa, Allah da onlardan razı olsun!

Ve biz gençler liyakat noktasında endişelerimiz varsa ne yapmalıyız?

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın gençlere olan inancı, gençleri kucaklayışı, gençlerden beklentisi, biz gençlerin en büyük ümididir! Bizi diri tutan şiarımız O’nun şu sözleridir!  “Gençler sakın kula kul olmayın. Sakın makam mevki sahiplerinin önünde eğilmeyin; ister Cumhurbaşkanı olsun ister Başbakan olsun, ister sermaye babaları olsun, ister para babaları olsun. Bilesiniz ki rızkın sahibi olan Allah’tır. Tabii ki biz rızkımızın peşinde koşacağız, zaten koşmadan o kapılar açılmaz. Arayacağız ve bulacağız. Ama şunu bilelim ki eğilmek dalkavukluğu getirir ve bu milletin gençlerine asla dalkavukluk yakışmaz, yaraşmaz”!!!!

Bu sebepledir ki,

Gençler diyorum azizim gençler!

Onlar inşa edecekler!

Onlar pes etmeyecekler!

Vazgeçmeyecekler!

Liyakat sadece bir kelime olmayacak, yaşayacak!