Şu NATO Meselesine Değinmek Gerekiyor

Hamdi Bağcı

Ülkemizde genelde partiler yıllar önce o kadar net tutulurdu ki, evet tutmak tabiri de kullanılırdı, onun dışında bir partiye oy vermek, direk elden sizi sanki dinden çıkarırdı.

Muhafazakâr partiler böyleydi de, diğerleri bile böyleydi. En din dışı partide bile bu taassup keskin bir şekilde vardı.

Şimdilerde yok o kadar, en taassubu bile yüzde bire bile ulaşamıyor, onların borazanlığını yapanlarda genelde kendisini profesyonel olarak adlandırıyor. Dün MHP, bugün SP, yarın bir başkası fark etmiyor borazan çalıcılar için… Ya da CHP’de olur canım nasıl olsa özde profesyonellik var.

Zaten ben yıllar önce parti pırtı işlerini net bir şekilde bıraktım, geçtiğimiz yıllarda dindarlığımızı anlayacağını zannettiğimiz ve eski alışkanlıklarını unuttuğumuz siyasi partiye biraz sıcaklık hissettik ama sağ olsunlar bizim neden parti pırtı işlerinden uzaklaştığımızı bize net gösterdiler hemen biz de uzaklaştık.

Şimdi bunları niye yazdım, izah edeyim. Biliyorsunuz toplum eskiden bazı kavramlarla çok net tavlanırdı. Mesela “bunlar bizi IMF’ye sattı”, “bunlar Amerikan uşağı”, “bunlar komünist gâvurlar”, “bunlar bizi batıya uşak yaptı”, gibi şablon ifadeler vardı. Sağcısının, solcusunun, dindarının kullandığı az gelişmişliğin sürekliliği şablon ifadeler.

Şükür Türkiye eski Türkiye değil, insanımız artık eski basit ifadelerle tavlanmıyor. “Bak arkadaş dinden diyanetten bahsediyorsun, partiye oy vermeyeni cehenneme atacaksın ama sen borcunu ödemiyorsun. Çalıştırdığın insanların hakkını yiyorsun, namaz kılmıyorsun, gençliği namaz kılmaya odaklamıyorsun” diyor halkımız bu parti taassupçularına. Ve söylemleri ile de kimseyi ikna edemiyorlar.

Bak Sayın Ahmet Davutoğlu, Sayın Başbakan tavırlarını net koydular “d” şu, “d” bu falan demiyorlar, “devir eski devir değil, siyonizmin zulmü süremez” diyorlar.

Net tavrını buna göre belirle, ya Gazze’nin yanındasın, ya karşısındasın, ya mazlum Suriye halkıylasın, ya da zalim Esed’i dünyaya Hz Hüseyin olarak satmaya çalışanlarla birliktesin.

Türkiye büyüyor, elbette Türkiye NATO’nun bir ortağı ve NATO’dan patriyot istemesi kadar doğal bir şey yok. Neden Türkiye’ye patriyot gelince savaş olsun. Türkiye düşmanlarını caydırmak için bunu yapıyor. Bu Türkiye’nin Doğu ile İslam Ülkeleri ile ilişkisini kesmez ki.

Biz yönümüzü sadece Doğuya dönemeyiz. Sonra Doğu dediğiniz kim, Hindistan mı? Sizce Hindistan İngilizlerin izni olmadan bir karar alabilir mi? Arabistan mı? Arabistan ABD’nin izni olmadan Kralının tuvalete bile gidemediği bir ülke değil mi? İran mı, İran bizim bildiğimiz kadim kurnazlardan, oyunculardan, düşmanlardan değil mi? İran’ın bütün okullarında Türkiye düşmanlığı öğretiliyor.

Kim yani, kim bizimle birlikte olacak, ordular kuracağız ve “yeni dünya düzeni” ilan edeceğiz?

Bunlar boş fanteziler. İster bana inanın ister karşı çıkın, bugün İslam ülkelerinin göbeği hala batı tarafından kesilmektedir.

Türkiye solcu, milliyetçi ve parti taassupçu muhalefete rağmen doğru yapmaktadır. NATO ile ilişkilerini sürdürmekte, gerekli ölçüde ABD ile ilişkilerini geliştirmektedir. Bu topraklar bir daha boş kabadayılıkla yönetilemez. Boş sözlerle insan kandırma dönemi geride kaldı. Türkiye büyük bir ülke… Evet, İMF ile de, NATO ile de ilişkilerini sürdürecek, ABD ile de Rusya ile de, Çin ile de, AB ülkeleriyle de ilişkilerini geliştirecek.

Bu arada diğer Doğu, Uzak Doğu, Güney Amerika, Afrika, Orta Doğu ülkeleriyle de en üst düzeyde ilişkilerini sürdürecek. Bunlar Türkiye’nin çıkarına olduğu gibi Müslümanların dünyaya entegrasyonu için kesinlikle gerekli.  

Ha şuna da emin olun, bugün çokça eleştirenlerde yönetime gelse yine Türkiye böyle olmak zorunda.

Boş işlerle vakit kaybetme lüksümüz yok. Başbakan en doğrusunu yapıyor, bir taraftan kendimiz füze geliştiriyoruz, tank geliştiriyoruz, top geliştiriyoruz, uçak geliştiriyoruz, helikopter geliştiriyoruz. Bir taraftan ise bütün dünya ile entegre olarak yolumuza devam ediyoruz. İşin özü budur…

 

Mevlana Müzesinin Önündeki Ağaçlar

Mevlana Müzesinin önünden geçiyordum, kabak bir insana benzemiş oralar. Saçı dökülmüş bir insanı andırıyor. Neden oradaki ağaçlar kesildi? Niye kanserli bir görüntü verdiler oralara? Yazık…

Biliyorum bize yanıt vermezler ama biz gazeteciyiz yazmak ve sormak zorundayız, Büyükşehir Belediyesinin büyük yetkilileri, Hazreti Mevlana dünyaya gelse ve şöyle deseniz, “Pirimiz senin kabrinin üzerinde bir türbe var. Biz artık onu kutsuyoruz. Onu insanlar iyi görsün diye inan bütün ağaçları kestik” Acaba Pir ne derdi?

Yahu yazıktır, millet deliye biz akıllıya mı hasret kalacağız, bu ağaçları kesmek hangi akla hizmet ediyor. Ağaçlar orada olsa ve orada namaz kılınsa bir ağaç kaç tane cemaatin durduğu yeri kaplayacak. Hangi ağaç nasıl bir görüntü kirliği oluşturacak? İnanamıyorum, kabul edemiyorum. Aşırı gitmeyelim diyorum, tahammül edemiyorum.

Buna sebep olanları bir düşünmeye sevk edemeyeceğimi, o ağaçların canlı olduğunu onlara anlatamayacağımı biliyorum.

Sadece kınıyorum…