* İnsanın da içinde olduğu dünyayı ahlâk ve etik değerler düzenler, şekillendirir. Objektif, normatif olan etik değerleri, kanunlar, standartlar belirler. Subjektif, kişiye özel bir kavram olan ahlak, etiğin pratiğidir. İlkeler söz konusu olduğunda etik kullanılırken, davranış söz konusu olduğunda ahlak kullanılır. Toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kurallar ahlaktır. Ahlaksızlık, başta yalan söylemek, gıybet etmek, iftira atmak, sözünde durmamaktır. Birey ve kurumsal seviyede ahlaksızlığın diğer şekilleri de çalmak, ihanet etmek, ihaleye fesat karıştırmak, ayrımcılık yapmak ve şiddettir. İnsanlık tarihi boyunca var olan yalan, gerçeği bilerek ve isteyerek çarpıtma veya gizlemektir. Yalan söylemek, güveni zedeler ve dürüstlük, saygı, adalet gibi temel ahlaki değerlere terstir.
* Çocuklar, genellikle dikkat çekmek veya cezadan kaçınmak için, yetişkinler ise eleştirilmekten, cezalandırılmaktan çekinmek için veya bir başkasının onayını almak için, kendilerini geçici olarak iyi hissetmek için, eleştiri almaktan endişe ederler, bu durumu önlemek için, cezalandırılmaktan çekinenler, bu durumu önlemek için, başkalarının onayını almak isteyenler de bu amaçla yalan söylerler. Siyasiler ise güç ve kontrolü ellerinde tutmak için, imajlarını korumak ve halkın gözünde olumlu bir izlenim bırakmak için, kriz anlarında paniği önlemek veya durumu kontrol altında tutmak için kendi veya partilerinin çıkarlarını korumak için yalan söylerler. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Menfaatine olsa da yalan söylemeyeceksin.
İyi olanların değil, iyi oynayanların, işi yalan dolan, kayırma olan, hamaset ve manipülasyon yapan kişiliksizlerin dünyasında nasıl yaşanır. Yaşamını yalan üzerine inşa edenlerin olduğu bir yapı, dürüst, kanunlara uyan insanları, tam tersi yaratıklarla bir arada yaşamaya zorlayan sistem, kısaca yapanın yaptığı kötülüklerin, haksızlıkların yanına kâr kaldığı bir dünyada yaşam ne kadar sürdürülebilir. İnsanın, mahlûkata dönüşmesinden, siyasetin yalan olmasından, din savaşlarının, Allah adına yapıldığının savunulmasından, kullanılmasından kurtulduğunu görmek mümkün müdür?
* Yalan söylemek, güveni zedeler ve uzun vadede ilişkilerin bozulmasına neden olur. Güvenin kaybolması, sosyal ve profesyonel ilişkilerin sürdürülebilirliğini tehlikeye atar. Temel ahlaki değersizlik örneği olan yalan söylemek, bireylerin vicdanında rahatsızlık yaratır. Ahlaki değerlerin zedelenmesine, toplumun genel ahlaki yapısının olumsuzluğuna ne kadar katlanılabilir? Adalet sistemini yanıltmanın, yalan söylemenin hukuki ve sosyal sonuçları olmalıdır. Yalan söyleyen bireyler, yasal yaptırımlara çarptırılmaz ise bu duruma ne kadar katlanılabilir? Yalanlara katlanmak zorunda olan dürüst bireylerin psikolojik sağlığı olumsuz etkilenmektedir. Gözünün içine baka baka yalan söyleyenlerin yapacağı işlerden kime yarar geldiği belli olduğu için bu duruma ne kadar katlanılabilir? Yöneticilerin ve siyasilerin şeffaf olmaları ve hesap verebilirlik mekanizmalarının güçlendirilmesi, yalan söyleme eğilimini azaltabilir. Zira ülkelerin bütün kuruluşlarında, iyi kurumsal yönetişimi sağlamak için şeffaflık, hesap verebilirlik, sorumluluk ve adalet olmak üzere temel dört kurumsal yönetişim ilkesi vardır. Yalan söylemenin psikolojik kökenleri, bireylerin içsel çatışmaları ve savunma mekanizmaları araştırılarak, yalan söyleme alışkanlığı olan bireyler için psikolojik destek ve terapi yöntemleri uygulanabilir. Yalan söylemenin ve bilgi çarpıtmanın, manipülasyonun cezalandırılacağı ki bu konuda sermaye piyasalarında var olan yasal düzenlemeler yapılabilir, yaygınlaştırılabilir.
* Sonuç olarak, yalan, ahlaki bir sorun olarak toplumda güven ve dürüstlük temellerini sarsar. Yalan söylemenin nedenleri ve etkileri incelendiğinde, sürdürülebilir olmadığı ve uzun vadede bireyler ve toplumlar üzerinde olumsuz etkileri görülmektedir. Münafığın belirtisi üçtür, konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiği zaman ihanet eder. Yalanın bulaşıcılık etkisi gittikçe hızlanmaktadır. Dolayısıyla bir toplumun temelinin en önemli faktörü beşerî sermayesinin, niceliksel değeri kadar niteliksel boyutunun da övünülecek seviyelere çıkarılması için herkesin elinden geleni yapması gerekir. Kurumların da bu sürece destek verebilmesi için kurumsal kapasitesi, hafızası, çağdaş seviyelere çıkartılmalıdır. Artan sanal gerçeklik dünyasında, saklanan ekonomik gerçeklik, piyasalardaki manipülasyon, kavramlarda sahtecilik ne kadar sürdürülebilir ki. Tam tersinin zıddına yakın olanlar aslında problemin küçüğü. Büyük problem ise gerçeklerle birlikte araya katılmış yalanlardır. Hangi insan güvenilir, hangi kurum daha güvenilir derken bakış açımıza göre kendi haricini örnek verenler kesinlikle gerçek yalancılardır. Ekonomi nasıl düzelir yalan olmaz ise kesin düzelir.