TOPLUMSAL CİNNET GETİRİYORUZ

Gülşen Yılmaz

Eski bir Afrika kabilesinde şöyle bir inanış vardır. "Köyü tarafından sevilmeyen çocuk, sonunda sevgi sıcaklığını hissetmek için köyünü yakar."

Bizim olanları, olmayanları yok ediyoruz, katlediyoruz. Hep mi böyleydi yoksa dönem dönem daha mı çok artıyor bilmiyorum. Ama bugün ki gazetenin 3. sayfasını yaparken insanlığımdan utandım.

Haberlere şöyle bir bakın. Felaket!

Eşini uyurken keserle öldüreni mi ararsın? Eşini öldürmeye giderken yakalananı mı? Boşanacağı eşini vuranı mı? Yoka kendi öz çocuklarına cinsel istismar yapanı mı?

Hepsi var!

Neden var peki?

Ne zaman kafalarımızı tertemiz sıyırıp birbirimizi katletmeye başladık?

Geçenlerde Show Haber'de izledim.  Arka arkaya kadın cinayetlerini sıraladılar. Sunucu Ece Üner haberleri vermeden önce şu cümleyi kurdu;

"Türkiye'de kadın olmak zor, kadın ölmek kolay..." O kadar içten bir sunuştu ki ve o kadar haklıydı ki...

Ülkede sadece adalete bahane buluyoruz belki. Ama insanımız nereye gidiyor ona da bakmamız lazım. Ahlak, merhamet, insanlık, şuur, bilinç, akıl, hafsala ne derseniz deyin bu kavramları bir an önce devreye sokmamız lazım.

Özellikle medyaya bu konuda ciddi işler düşüyor.

Nasıl diyeceksiniz?

Mesela eşini keserle öldüren kadının söylediği cümleyi size aynen aktarıyorum.

"Daha önce haberlerde bir kadının, kocasını başına keserle vurarak öldürdüğünü öğrenmiştim. O olaydan esinlenerek aynı yöntemle eşimin başına keserle defalarca vurdum."

Bakın bu kan dondurucu bir açıklama!

Yani bilmem kendimi anlatabiliyor muyum ama öldürüş şeklinde vahşet var. Ve bu vahşeti bir haberde görüp uygulamış.

Düşünüyorum. Bilmem kaç bıçak darbesi ile öldürmek, keserle öldürmek, cesedi kıyma makinasından geçirmek vesaire vesaire...

İnsanın bunu yapması için insanlıktan çıkmış olması lazım. "Bunu televizyondan görüp bir gün uygularım" demiş olması için akli melekelerini yitirmiş olması lazım. Bu tür haberleri sırf daha çok izlensin diye süsleyip püsleyip vermek, şu açıklamadan sonra hiç sağlıklı gelmiyor bana.

Medya konusunda değineceğim diğer bir husus da şu.

Dün yine 3. sayfayı editlerken bir ajans tarafından geçilen habere dikkat kesildim.

Geçtiğimiz günlerde Konya'da 46 bıçak darbesi ile vahşice katledilen Tuğba Erkol'un, çocukları ile röportaj yapmış bu ajans.

Biliyorsunuz çocuklar annelerinin öldürülmesine şahit olmuştu. Üçüyle de ayrı ayrı yapılan konuşmaları sabırla okudum. Yahu bu yapılır mı dedim kendi kendime...

Bu yaralı çocukların psikiyatrik destek alıp yaşadıklarını unutması gerekirken, tekrar yaşamalarını sağlamak ne derece doğru... Yapılan röportaj onları travmaya sürüklemekten başka işe yaramaz ki...

Habercilik bu olmamalı!

Medyanın gücünü daha farklı şekillerde kullanmalıyız. Çünkü görünen o ki insanların üzerinde etkisi yadsınamaz derecede fazla.

Bu yüzden başta basın olmak üzere bütün mesleklere meslek etiği dersi verilmeli diye düşünüyorum.

Hatırlarsanız bir ara evlilik programları ile yatıp kalkıyorduk. Allah'tan RTÜK faydalı bir iş yaptı da onu bari kaldırdı. İinsanların işi gücü sahte evlilikler olmuştu. Ayşe Teyze Füsun Teyze'ye o programlardaki çiftleri kendi ailesinden biri gibi anlatıyordu.

Ha, şimdi durum farklı mı? Tabi ki değil!

Hala cinayet çözüyoruz. Gelinler kayınvalideler ekranlarda kol geziyor.

Şu yukarıda bahsettiğim vahşeti önlemek için bu derece etkili olan bir mecrayı daha titiz kullansak emin olun her şey çok güzel olur!

Ben artık RTÜK'ün eline bir süpürge alıp ortalığı temizlemesini istiyorum.

İşte Eylül geldi çattı. Ortalık tacizci, tecavüzcü, katil, mafya, töre dizilerinden geçilmeyecek. Sonra, sen ben televizyona kilitlenip bir marifet varmış gibi izleyeceğiz. Ertesi gün herkes mafya, herkes katil, herkes tacizci...

Ama rahat olun sigara, alkol itinayla sansürlenir!