Türkiye ve Orta Doğu…

Ömer İnal

Çözüm süreci birçok badire atlattı, her seferinde değişik metotlar kullanılarak bu topraklara barışın hâkim kılınmasının önüne geçilmek istendi… Şüphesiz Kobani’de bu adımlardan biriydi, Kobani olaylarının şiddeti, çözüm sürecini bitirmeye yetmedi lakin kalıcı tesirleri de sürecin kronolojik tarihinde stratejik bir yer edinmiş oldu… Çözüm süreci tarih sayfalarında kobani olayları öncesi ve sonrası şeklinde ele alınacaktır…

Ülkeye, huzurun egemen olduğu bir dönemde, Kobani olaylarının bahane edilerek sokakların terörize edilmesi, tam olarak çözüm sürecinin askıya alınmasını hedefliyordu… Amaç Misakı Milli sınırları içinde nihai noktaya ulaşması beklenen çözüm sürecinin özellikle hükümet tarafından bitirilmesi ve hükümetin terör olaylarıyla sıkıştırılarak ‘’üst aklın’’ üçüncü göz olarak masaya oturduğu, yeni şartların ekleneceği yeni bir çözüm süreci yol haritasının oluşturulmasıydı…

Bu değişimin yaşanmasında ise yanı başlarında zuhur eden olaylardı: ABD Kobani’de IŞİD’e karşı PYD’ye pas attı, tüm Avrupa ülkeleri adeta tribünlerden PYD’ye tezahürat yaptı, IŞİD’in sırtını yere getirip gol sayılması için… Türkiye ise PKK’yla eş değer gördüğü PYD’nin maçı tek başına kazanıp, Rojava’nın anahtarını kupa diye tüm dünyaya takdim edilmesini önlemek için oyuna özgür Suriye ordusunu ve peşmergeleri soktu… Böylece PYD’ye, Rojava’yı ‘’alnının akıyla kazandı’’ iltifatları şimdilik bertaraf edildi…

Peki, ‘’üst akılın’’ bölgedeki amacı ne?

Öncelikle istedikleri şey çözüm sürecinin bitmesi… Çünkü bu süreç mutlu sonla tamamlandığında; barış ve kardeşliğin el ele vermesiyle huzur ve refahı getirmesi, bölgeye örnek teşkil edecek… Dünya petrol rezervlerinin %68’nin olduğu Orta Doğu’da, ayrışmalar ve çatışmalarla birbirinden ayrı tutulan ülkelerin yakınlaşmasını, kaynaşmasını ve birlik-beraberlik olup ihraç edilen enerjinin fiyatında söz sahibi olunmasına yol açacak… O ülkelerin başına koydukları kukla diktatörler de buna engel olamayacak çünkü barışın kardeşliğin rüzgârı o ülkeleri de etkisine alıp yepyeni dönemlere kapı aralayacak… İşte böyle bir ihtimal dahi onların korkulu rüyaları, bu yüzden bu bölgeye değil barışı getirmek barıştan söz etmek dahi ‘’üst aklın’’ çılgına dönmesidir…

Orta Doğu enerji bölgesidir bu yüzden egemen güçlerin gölgesi bu topraklardan hiç eksik olmamıştır… Petrol günlük hayatın devam etmesi için en gerekli enerji kaynağıdır, gelişmiş ülkeler için bu enerji çok daha önemlidir çünkü sanayileri dolayısıyla ekonomileri bu şekilde ayaktadır… Böyle hayati öneme sahip enerji rezervlerinin olduğu bölgenin kendi kaderine terk edileceğini beklemek saflık olur elbette… Bu nedenle Orta Doğu, Osmanlı’dan sonra onlar tarafından dizayn edilmiş ve edilmektedir… Bu dizaynın en önemli tarafı bölgeyi olabildiğince küçük devletlere ayırmak, bu devletlerin arasına nifaklar sokup, etnik aidiyet farklılığından ayrışmaların ve çatışmaların yaşanmasını sağlamaktır… Bölgedeki etnik zenginlik ise onların işini hayli kolaylaştırmaktadır… Ayrıca bu ülkelerde iktidara azınlıkların gelmesi için çaba verilir… Tersi durumunda ise darbe yoluyla tekrar bu düzenin devamı sağlanır ki, Müslüman olan halkların iradesiyle seçilen siyasiler, hem halkının çıkarlarını gözetir hem de diğer devletlerle iyi ilişkiler içinde olmaya başlar… Böylelikle Sınırlar haritalar üzerinde kalırken, barış tüm sınırları aşıp Orta Doğu’da refahı huzuru yeşertir, bu bereketli topraklara kan değil, sevginin tohumları ekilirken Güneş yeni Orta Doğu’yla birlikte yeni bir dünya düzeninin üstüne doğar…

Türkiye, ‘’üst aklın’’ bu dizaynının dışına çıktığı için hedef olmuştur ve gerek ‘’Gezi’’ olayları gerek 17-25 Aralık olayları gerekse de Kobani olayları çözüm sürecini bitirmek, ekonomiyi zora sokmak ve hükümeti devirmek için yapılmış planlı programlı uluslar arası harekâtlardır…

Anlamadıkları tek şey ise Allah’ında bir planı vardır…

Şu istikbal-i inkılabat içinde en gür sâdâ İslam'ın sâdâsı olacaktır…

Selametle…