Ulu Çınarlar Bir Bir Göçerken

Sami Bayrakcı

Konya’nın sessiz ilim adamlarından, hafızlarından bir tanesi olan Ali Haydar Albayrak Hocamızı 11 Mart Salı günü yağmurlu bir havada Hakk’a uğurladık. Üçler Mezarlığı’na 1997 yılından vefat eden eşi Pakize annemizin ayak ucuna defnettiğimiz Ali Haydar Albayrak hocamız, 1901–1973 yılları arasında yaşamış ve dönemin büyük şahsiyetlerinden Derbentli Mustafa Efendi’nin ifadesiyle “bir hafız fabrikası” gibi çalışmış Çimili Hakkı Efendi’nin ve Hacıveyiszde Mustafa Kurucu Hocamızın talebelerindendi.

1931 yılından Bozkır’ın Sarıoğlan köyünde dünyaya gelen Hocamız, küçük yaşta yetim kalmış ve hayatın çileleri ile çok küçük yaşlarda tanışmış bir zat olan Hocamız bendenizin de hafızlık hocası idi. Kendisinden bizzat dinlediğim öyle hikâyeleri vardır ki, hepsi birer hayat dersi niteliğindedir. Hafızlığa çalıştığı dönemde aynı evi paylaştığı arkadaşları Hocamızın geceleri ders çalışmasından rahatsız olurlar. Rahatsızlık nedenleri evdeki gazın azlığı ve Hocamızın ders çalışırken mevcut gazı tüketiyor olmasıdır. Gece boyu onların tacizleri altında kısık bir şekilde yaktığı gaz lambasının ışığı altında ders çalışmaya devam eder. Arkadaşları birkaç defa uyanarak lambayı söndürmüşler ve Hocamızın canı iyice sıkılmıştır. Kapının önüne çıkıp bir hava alayım, dediği esnada sabah ezanları başlar. Öyle kaptırmıştır ki kendini Kur’an’ın iklimine, sabah olduğunun farkında bile değildir.

Yine bir başka gün yakacak odun ve kömür yokluğundan buz kesen odada ezber yapmaya çalışmaktadır. Yorganı sırtına örter ama bu defa açıkta kalan bacakları üşür, bacaklarına örter sırtı donar. En son çare eline aldığı makasla, başının sığacağı bir büyüklükte yorganın ortasını keser, yorganı başından geçirir ve ders çalışmaya devam eder.

Ali Haydar Albayrak hocamız, Uluırmak Nuraniye Kur’an Kursu’nda hafızlığa çalıştığımız yıllarda (1996-97) en az haftada bir kez bizi etrafına toplar, “halaka olun” der ve bize öğrencilik yıllarındaki bu tür hatıralarını anlatırdı. Sonra da bizim sahip olduğumuz nimetler içinde nasıl çalışmamız gerektiğini söyler, sahip olduğumuz nimetlerin çokluğuna dikkat çekerdi.

Çimili Hakkı Efendi merhum, Hacıveyiszade Mustafa Kurucu hocamız ve dönemin önde gelen pek çok ilim ve irfan önderi şahsiyetleri ile talebelik ya da arkadaşlık ilişkileri bulunan Hocamız’ın anlattığı onlarca hatırayı anlatmaya köşemizin imkânları el vermiyor. Ama şu kadarını söylemeliyim ki, müttaki, ilmiyle amil ve son nefesine kadar Kur’an’dan lafız ve mana olarak asla kopmayan Hocamız, kendi mütevazı köşesinde derinden derine bu milletin ve ümmetin irfanını, vicdanını, ilmini ve manevi tüm değerlerini temsil eden, besleyen ve yaşatan ulu bir çınar idi. Ona talebe olmak şerefini bahşeden Rabbime sonsuz hamdolsun.

Mekanın Cennet, makamın âlî olsun Hocam… Senden geriye kalan çok kıymetli evlatların ve onlarca hafız taleben daima duacın olacaktır. Geride bıraktığın bu manevi miras, hafızlar ordusu ve tabii ki aileniz, dostlarınız ve sizi tanıyan herkes; sizin o güzel Müslümanlığına, imanınız ve İslam’ınızın nezahet ve zarafetine, takvanıza ve Peygamberi ahlakınıza tüm kalbiyle şahittir. Kıyamet gününde şefaatinize nail olabilmek ise en büyük tesellimiz ve sığınağımızdır.